Sayfalar

28 Ekim 2013 Pazartesi

GÜNÜ GÜZELLEŞTİRENLER


Dün karar vermiştim ne zamandır aklımda olan "Yerçekimi" filmini izlemeye, toparlandım ve düştüm yola. Dolmuşa adımımı atar atmaz "Hoşgeldin abla" diyerek karşılandım sürücü tarafından. İlk kez böylesine rastlıyordum, üstelik devamı da varmış. Şirin suratlı, tombik şoförümüz arabaya her bineni "Hoşgeldin"le karşılayıp "İyi günler"le uğurluyor, durduğu duraklarda "şuraya gider mi, buradan geçer mi, falanca yere hangi numara gider?" diye soranlara sabırla cevap veriyor, durak dışı inmek için ricada bulunan yaşlı ve çocuklulara tolerans gösteriyor ve beni şaşırttıkça şaşırtıyordu. Bir okulun önünden cümbür cemaat binen bir grup liseliyi de "Buyrun gençler buyrun" diyerek kabul etti içeriye ve binbir şamatayla paralarını ödeyip yerlerine oturduktan sonra da "Nasılsınız gençler, hayat size güzel, kaptınız yine tatili" diyerek şakalaştı gülerek. Ardından da radyonun düğmesini çevirdi, içeriyi önce gevşek gevşek konuşan kadın spikerin "öyle bir şarkı geliyor ki, aboooov" sunumu, ardından da "Alavere dalavere" nakaratlı oynak bir Angara havası doldurdu. Öyle cümbüşlü bir ortam oluştu ki birdenbire minibüste, neredeyse "çek sağa dostum, iki döktürelim" diyecektim şoföre. Sağa çekmedi ama çöp konteynerinin yanından geçerken otomatik kapıyı açıp elindeki kağıt mendili bidonun içine fırlattı, isabetli bir basketti :) Üniversite hastanesinin önündeki durakta binmek için hamle eden herkese nereye gideceğini sordu ve işe bakın ki binenlerden yarısı yanlış bindiği için geri indi, lakin bunca sabırla bu işleri yapan adam kampüs önündeki durakta "Çallı'ya gider mi?" diye soran genci "tabelayı okumuyor musun, bir de üniversiteli olacaksın" diye fena halde payladı. Adama göre muamele :)

Sinemanın bulunduğu AVM'nin önündeki durakta inerken son yılların en klas sürücüsüne "hayırlı işler" dileyerek veda ettim. Biletimi aldım ve vakit geçirmek için girdiğim D&R'dan  4 kitapla çıktım: Hakan Günday'dan "Daha", Şebnem İşigüzel'den "Venüs", Uygar Şirin'den "Anne, Tut Elimi" ve Esra Türkekul'dan "Kapalıçarşı Cinayeti". Allahtan film başlamak üzereydi de kendimi kaybetmeden çıktım kitapçıdan. Filmi bir salon dolusu yarım gün tatil ergeniyle birlikte izledim ve bir daha böyle günlerde sinemaya gelmeye tövbe ettim. Mısır çıtırtısı, koltuk gıcırtısı, cola fışırtısı, cep telefonu ışıltısı, gülme fıkırtısı ve konuşma zırıltısı arasında uzay yolculuğuna çıktık. Film sona erdiğinde salon görevlileri bir enkaz devralmıştı adeta. Yerler ve koltukların oturma yerleri mısır patlağı, karton ambalaj, teneke kutu ve kağıt mendille kaplanmıştı. Sabır dileyerek çıktım salondan onlara. Filme gelince beklentilerimi karşıladığını söyleyemeyeceğim; uzay görüntüleri fazla karton, konu abartılıydu. Hiç sevmediğim et suratlı George Clooney filmin yarısında uzayın boşluğunda kayboldu Allahtan, çok sevdiğim Sandra Bullock ise yaşlanmış ve pek erkeksi görünümlüydü. Zaten astronot başlığından yüzünü fazla da görmedik. Sonuçta büyüyünce astronot olmamaya karar verdim, zor zenaatmış. 

Bunca şeyin üstüne eve dönerken bir taşıtın arkasında gördüğüm reklam günün son bombası oldu. "Ye.şilçam Kuru.yemiş" adında bir çerez firması kendine yüz olarak Tec.avüzcü Coş.kun'u seçmiş, oncağız da eline aldığı paketten çıkardığı fıstıkları ağzına götürürken "En güzel fıstıkları ben yerim" diyordu koskocaman fotoğrafta. Ah yurdum insanı, hayranım sana :)


6 yorum:

  1. Ahahahah
    ''En güzel fıstıkları -yalan yok- o yedi tabisi de :)
    ''-de'' yi ayrı yazdığımı fark ettiniz mi üstadım? :)))
    Soru eki olan ''-mi'' yi de ayrı yazdım :P
    Ahahahaha, tamam, çizdim kafayı, bugünlük affola :)))
    Her günün ayrı macera, ne diyeyim sana?
    Burada tramvay sürücüleri var bol bol, hepsi birbirinden alem.
    Durakta duran tramvay, biri koşa koşa geliyor, düğmeye basıyor kapı açmak için, şoför hanım/bey kitlemiş sistemi, açılmıyor. Bir kaç saniye bekliyor, basıyor tramvayın kornasına (korna?) kalkıp gidiyor.
    Koşan, mal gibi koştuğuyla, o düğmeyle boğuştuğuyla kalıyor :)))
    Giden tramvayın ardından orta parmaklar gösteriliyor falan filan. Bizde olsa, şoför durdurur o tramvayı, kapar haydarı, çıkar dışarı. Ama bunlar pek medeni :))) sorsan ''Haydar nedir?'' diye, bilmezler.
    Yemişim böyle medeniyeti.
    Gravity herkesin dilinde burada, herkeşler pek beğenmiş. İzlemeyeni dövecekler neredeyse. Oldum olası sevmem o Clooney denen herifi, Bullock hatunu da sevmem. Hiç izleyesim yok.
    Ay susayım artık, saçmalamakta sınır tanımıyorum bugün.
    Öptüm :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Oh, bayılıyorum böyle uzun yorumlara, ne saçmalaması Ellamcım, gayet keyifle okudum ayrıca gramer kurallarına uymanı çok takdir ettim, otur yıldızlı 10 :)
      Valla ben Sanra'yı çok severim ama bu filmde sevmedim, açıkcası filme de bayılmadım. Belki de bu kadar kalaba bir ortamda izlediğim içindir. Corc'a gelince, borç bile verse sevmiyorum etkafayı :)

      Sil
    2. Ablak suratlı bi' dümbelek işte. Bi' de bunu ikide üç ''En karizmatik bekar aktör'' neyin seçip iyice totosunu kaldırmıyorlar mı? sinir oluyorum.
      Sandra'yı sevemedim bi' türlü. Isınamadım gitti. Bugüne dek ''Budur!'' dediğim hiçbir filmde yer almamış olması belki de yıldızlı pekiyisinin bulunmayışı.
      Yıldızlı onu kaptım, gidiyorum :)))
      Duvarlar için boya rengi seçmekle meşgulüm an itibariyle çok afedersin :)
      Bi' daha bi' daha öperim :)

      Sil
    3. Ay en güzel renkler senin evinde olsun balam, öperim ki :)

      Sil
  2. Aynı filmi izlemişiz bugün. Sevgiler...

    YanıtlaSil
  3. Anlatım süperdi. Kitaplarla ilgili yorumlarınızda merak ediyorum

    YanıtlaSil