Sayfalar

20 Kasım 2012 Salı

OKUNANLAR-OKUNACAKLAR


Fotoğraftaki minimal kule bu hafta oluştu. Aslında bir süredir okuma hızım düşük. Hem başka etkinliklere, başka işlere koşturup durmam hem de gözlerimdeki mevsimden ve gençlikten(!) kaynaklanan sıkıntılar yavaşlattı beni. Her ilk ve sonbahar alerjik konjonktivit gelişen ve yaş icabı yakın gözlüğü kullanmam gerekirken çocukluk çağından beri devam eden miyobum nedeniyle kullanamamam okumamı zorlaştırır oldu bu aralar. Aslında gözlerimi elinden tutup bir göz doktoruna götürsem iyi olacak, kendilerinin gideceği yok zira:)

Daha iri boyları arka planda görünmeyen okunmamışlar kulemdeki kitapların çoğunu internet yoluyla sipariş ettim. Bu şehirde D&R dışında pek dişe dokunur kitabevi yok, almayı düşündüğüm kitapları mağazada bulamayınca mecburen internete başvurdum. Yurtiçi Kargo ile 3 günlük bir cebelleşme sonucunda kitaplarım kavuştum. Şimdi sırada okunmayı bekleyen "Fang Ailesi/Kevin Wilson", "Yatak/David Whitehouse", "Mutfaktaki Tarifbaz/Julian Barnes", blogger dostum Arzu'nun armağanı "Güz Hapsi/Nuriye Zeybek" var. Sevgili bebeğimiz "İmza: Kızın" her daim elimin altında, gidip gelip bir mektup okuyorum ve çoğunlukla hüzünleniyorum. Dün akşam başladığımsa bir öykü kitabı, Ayşe Başak Kaban'dan "Ben, Kendim ve Bergen". Sıradışı ve düşündürücü öyküler bunlar...

Okuduklarıma gelince; Oya Baydar'ın "O Muhteşem Hayatınız" romanı yeni bitti. Bir Diva'nın hayatının eski fotoğraflar aracılığıyla nasıl yeni baştan yazıldığı konu ediliyor, Dersim olayları da kitabın akışını belirleyen unsurlardan. Sevgili Mavianne'nin-daha önce aynı yazarın "Olmayan" kitabını da onun aracılığıyla okumuştum-hediyesi olan Bahri Gördebak'ın  şirin kapaklı kitabı "Aynı Benzersiz Kişiler" bu ay okuduğum kitaplardan biri. Bir kafede garson olarak çalışan Nesrin'in gözünden kafenin müşterileri değerlendiriliyor. Nesrin'in gördüğü ile kişinin kendisi aynı insan mı, bunu öyküleri okuyarak anlayabilirsiniz; keyifli, minik bir kitap. Fotoğraftaki ufak çaplı kulenin en üstünde gördüğünüz ise bir blogger arkadaşımızın, Vladimir'in ilk kitabı. Sağolsun bana imzalayarak ulaştırdı. Zaman zaman blog yazılarında da edebî yönünü keşfettiğimiz Deniz Moralıgil'in "Gölge Falı" isimli kitabı bir dizi öyküden oluşuyor. Öykülere bazı resimler ilham vermiş, benim kitabımın arasından kitabın son öyküsü "Karamel"in doğduğu fotoğraf çıktı. "Karamel" küçücük bir öykü ama içine sığan anlam kocaman. Zaten Vladimir'in öykülerinin çoğu içerikleriyle ters orantılı, bir ya da iki sayfalık bir öykünün içinde koca bir romanın izlerini bulabiliyorsunuz. Tüm öyküler çok güzel ama ben en çok birçok bölümün yer aldığı ilk öyküyü sevdim. Zevkle okuyup bitirdiğim kitabın yazarı arkadaşıma atıldığı bu çetin ama güzel yolda başarılar diliyor, devamı gelsin diyorum. "Gölge Falı" ile ilgili daha detaylı bilgiyi buradan edinebilirsiniz...

Eh ne diyelim, bol kitaplı günlere...

Bu arada Lale'nin Bahçesi'nin bizlerden bir ricası var, link aşağıda:


6 yorum:

  1. leylağım keyifli okumalar olsun sana
    laleye koşuyorum hemen
    öptümmmm

    YanıtlaSil
  2. Senin okuma hızının yarısına sahip olmak isterdim Nurşen abla, çok değil bak ama yarısı yeter bana:)

    YanıtlaSil
  3. Çok teşekkür ederim. Karamel kitapta beni en şaşırtan iki öyküden bir tanesidir. Dğeri de "Geceden Sabaha" ikisi de on beş dakikada yazılıp, virgülüne dokunmadan aynen kaldılar. Her ikisi de içimde gizlenmiş neleri neleri bulup çıkardılar.

    Çok teşekkürler.

    YanıtlaSil
  4. Ben de Zeynep'e katılıyorum :)

    YanıtlaSil
  5. ne güzel artan yüksen kuleler .. ben de öyle dibinden az tırtıklıyorum.. yenileri ekleniyor üzerine.. daimi bir kitapçıda kitap seçme hali .. evde kendi öz kitaplığından..

    öperim..
    keyifle olsun okumalar sonbahar ve herşey..

    atalet..

    YanıtlaSil