Sayfalar

19 Ağustos 2011 Cuma

BU HAFTA BÖYLEYDİ

Pek keyifli bir hafta değildi. Zaten gündem kişisel keyiflerimizi ikinci plana düşürecek kadar tatsızdı. Haftada o minvalde geçip gitti zaten. 

-Bu haftaya bir isim vermek gerekirse "Reçel Haftası" uygun olurdu. Önce kayısı reçeli kaynattım. Soğuyup üstü şekerlenir gibi olunca ertesi gün bir daha kaynattım. Daha sonraki gün sıra vişneye geldi. "Sabahın yemişi bir tane vişne/Giderem gelirem ardıma düşme ay Osman" türküsünü söyleyerek sabah sabah onları da reçele dönüştürdüm. Bunlar şekerlenmedi, ben de suçu bir önceki reçele kullandığım toz şekere attım. Şekerlenen şekermiş o:)
 
-Ikea'ya onyüzmilyonbininci ziyaretlerimden birini daha gerçekleştirdim. Neyse ki bu öğleden önce ve hafta içiydi, boğulmadan, sıkışmadan, onu bunu ittirip kaktırmadan gerekeni alıp çıkmak mümkün oldu.
 
-Haftanın müziğini Şirin Pancaroğlu "Elişi" albümü ile belirledi. Kulağımda kulaklık "Kırmızı buğday ayrılmıyor çecinden" diye çığrındım hafta boyu.
 
-Bu haftaya üç kitap sığdı: Günlerin Getirdiği/Isabel Allende, Alyoşa/Emel Koç ve Hanımların Dikkatine/Seray Şahiner. Şu anda elimde farklı aralıklarla okuduğum üç kitap var: Venedikte Bin Gün/Marlena de Blasi, Yolgeçen Hanı/Pınar Selek ve Ağaçlar Kitabı/Adil İzci. Ağaçlar Kitabı'nın arka kapağında Haydar Ergülen'e ait enfes bir şiir var, birkaç dize yazayım:
 
"Yavaş git, ruhum yetişemiyor sana dedim, içimden kopan yolcuya
Dursaydı ağaçların gözyaşlarını dinletecektim
Ruhun sendeyse hâlâ bir ağaca emanet et onu
Dünyaya yalnızca hayvanların ve ağaçların itirazı var
.......
Zeytini dinledim beklemeyi öğrendim, akasyadan gitmeyi,
Vuslatı ceviz ağacından, limonun dediği ayrılığı ve aşkı nardan
Ağaçlar komşumuzun evidir, ruhumuz gülümsüyor avlusundan"
 
-Uzun süredir yapmayı ertelediğim bir işi de başarıp saçlarımı boyattım. Güneş ve suyun kloru rengini yeşile dönüştürmüştü, yakında çayır sanıp sulamaya başlayacaktım:)
 
-En uzak yürüyüşüm Yüksel Caddesi'ne kadar oldu ve Antalya'ya döndüğümde en çok orayı  ve Dost Kitabevi'ni özleyeceğimi farkettim.
 
-Sabahları hayli serin oluyor ve akasyalar taç yapraklarını dökmeye başlamışlar, Ankara'ya sonbahar sinyallerini göndermeye başladı bile.


-Ve günün mutluluk ilacı, balkondaki saksılardan az evvel topladığım çıtır biber ve domatesler. Kokusu hala ellerimde, parfüm niyetine...

11 yorum:

  1. Once recellerde sonra kitapevi ziyaretinde ama en cok kokulu domateslerde kaldi aklim ;)

    YanıtlaSil
  2. Leylak Dalı,

    Aman Allahım! Onlar ne harika domatesler ne harika biberler öyle. Renkleri bile iştah açıyor. Emeğinize sağlık :)

    Reçellerinizin tadını da merak ettim doğrusu :)

    Blogumda iki yeni yazı var, bekliyorum.


    Sevgiler :)

    YanıtlaSil
  3. evet küçük fanusumuzu itina ile güzellik tohumlarıyla doldurabildiğimize şükrediyoruz hep birlikte..

    atalet..

    YanıtlaSil
  4. Ben de severim Haydar Ergülen'in Trenler de Ahşaptır adlı kitabını aldım, denemelerini yayınlamış, merak ediyorum.
    Çok sevgiler :)

    YanıtlaSil
  5. domateslerin kokusu buraya kadar geldi desem:))

    YanıtlaSil
  6. Haftanın kasvetini mis kokan domatesler almış.
    Bir hafta içinde bu kadar kitabı yutmanı da ayrıca tebrik ediyorum :)

    YanıtlaSil
  7. oy oy bi dahakine beni çağır, ben toplayam tomatisleri... O kadar diyorum, erken kalkıyorum domates toplamaya gidicem diye anlamıyosun kıs...

    YanıtlaSil
  8. Onyüzmilyonbininci lafı bana 80'li yılların sonunda bir gazoz reklamında oynayıp, bu şekilde baloncuk sayısını söyleyen sevimli kız çocuğunu hatırlattı Leylakçım, hatırladın mı bilmem. Neden onu hatırlattı? Çünkü o kızcağız artık yok.. 30'lu yaşlarını göremeden geçen ay beyin tümöründen öldü yavrucak çünkü. Gazetede okuduğumda şok olmuştum. Duydun mu bilmiyorum ama ben çok üzülmüştüm. Güzelim yazına böyle bir yorum yazmak hiç istemezdim ama, gündem - dediğin gibi- zaten yeteri kadar sevimsizken, elimde olmadan bunu hatırlayıverdim işte. Ölüm hayatın gerçeği ama br de sırayla oluverse:(( Sevgiler canım..

    YanıtlaSil
  9. Kitaplar harika. Her biri farklı bir dünya, o dünyaların içinde kaybolmak ise bir rüya.Bazı kelimeler, satırlar mıknatıs gibi çekiyor ya bizi, sihrini çözemem, Ankara sonbaharı, bence en güzel mevsimi, Ankarada sonbahar hüzünlü olmaz, yeni başlangıçların habercisidir,
    Veee,,, o domatesler, biberler nasılda güzel, kendi emeğinle yarattığın doğumun mucizesine tanık olmak. Nedir bu mutluluğun gizemi çözemem.
    Daha ne olsun ne kadar mutlu, sihirli, harika bir gün. Sevgiler

    YanıtlaSil
  10. oooohhhh,kokusu buraya kadar geldi afiyetle yiyin..Sevgiyle...

    YanıtlaSil
  11. Domatesler ve biberler enfes gözüküyor.
    Ve receller, afiyet olsun...

    YanıtlaSil