Sayfalar

17 Haziran 2011 Cuma

LEYLAK BALKONDAN BİLDİRİYOR

Dünkü yağmur, sel, dolu Ankara'yı esir almamış sanki, sabah pırıl bir havaya ve masmavi bir gökyüzüne uyandık. Gerçi pek güven olmaz, öğleden sonra ya da akşama doğru bir sağnak yine hayatı felç edebilir, alıştık bu yıl zamansız yağmurlara, Haziran sonunda çorap ve yelek giymeye, bir türlü gelemeyen yaza. Baktım hava güneşli kahvemi alıp balkona çıktım. Epeydir balkon havadisi almıyorsunuz benden eksikliğini gidereyim dedim. Fırat, ben ve domatesler biraz keyif yaptık caddeye karşı. Bu yıl balkon tarımında ne sonuç alacağız bakalım, umut ve hevesle bekliyoruz. Altı adet cherry domatesimiz, iki adet biberimiz, bir nanemiz ve onbir koca saksı bir kısmını çekirdekten ürettiğimiz domatesimiz var. Geçen yıl hüsranla sonuçlanmıştı domates macerası, ne yaptıysak verim alamamıştık ama hiçbirşey bizi yıldıramaz şekilde görüldüğü gibi. Cherryleri yemeye başladık bile ufaktan ufaktan. Karşı komşunun balkonundaki sardunyalar  çiçeklenmiş, pek keyifliler, pembe-beyaz göz şenlendiriyorlar. Pencere önünde de iki saksı gül var sarı ve kırmızı açan. Bakalım bizim yan balkonda yuvalanan besili güvercinler rahat verecek mi? Fırsat buldukça pike yapıyorlar sardunya saksılarına ne anlıyorlarsa. Böyle giderse  komşunun sofrasına pilav üstü olarak konabilirler bir gün.

Yurtlar boşalıyor hatta badana-boya işlemleri bile başlamış. Kapıdan girip çıkan rengarenk kız grupları görünmez oldu, bekçi dışında bir hareket yok. Yaşlı bir adam yol kenarına parkettiği arabasındaki arızayı gidermeye uğraşıyor kan ter içinde. Yedek parçacı her zamanki gibi sandalyesini kapının önüne atmış mahmur gözlerle geleni geçeni kesiyor. Balkonun altından saçı sakalına karışmış bir adam geçiyor; elindeki boş plastik kahve bardağını havaya kaldırmış yüksek sesle kendi kendine konuşarak yürüdüğüne bakılırsa bizlerin dünyasından biraz kopmuş, iyi saatte olsunların yanında ikamet etmekte. Karşı kaldırımda dizlerine kadar inen penye şort giymiş iri yarı bir adam iri yarı simsiyah bir köpeği zincirinden tutmuş yürüyor. Köpeğin tüyleri güneşte pırıl pırıl parlıyor. Köpeğe bakarken yakında oturan arkadaşımı ve köpeğini hatırlıyorum. Şu fani dünyada elimi sürüp mıncıklayabildiğim yegane köpek, ne kadar sevimli olduğunu düşünün. Zira ben köpeklerden fena halde korkarım, yanlış anlamayın sevmemek değil bu, sebebini çözemediğim bir nevi fobi. Gördüğüm her köpeğin potansiyel olarak beni ısıracağını düşünüyorum, bilinçaltı bir açıklaması vardır mutlaka ama bir de onu çözmekle uğraşamayacağım şimdi. "Seni uzaktan sevmek aşkların en güzeli" şarkısını söylerim olur biter. Köpek gözden kaybolurken en kısa zamanda arkadaşıma bir kahve içimi uğramayı planlıyorum sonra da yapmam gereken işleri kafamda bir sıraya sokmaya çalışıyorum. O kadar çok iş var ki bir süre sonra düşüncesi bile yoruyor, "bırak dağınık kalsın" diyorum ve acil halledilmesi gerekeni bugün gerçekleştirmeye karar veriyorum: saç boyatmak. Öyle çabuk uzuyor ki saçlarım Ankara'nın suyunda gübre olduğunu ciddi olarak düşünmeye başlıyorum.
Caddenin iki yanındaki akasya ağaçları geç ama muhteşem bir şekilde yeşermişler. Çıplakken bu kadar gümrah ve iri olduklarını farkedemiyor insan. Yaprakların yeşili o kadar taze ve güzel ki insanın üstüne limon sıkıp yiyesi geliyor (diyet yüzünden bir nevi ot bağımlılığı geliştirdim galiba). Sol taraftaki-hani üstünde iki yıl boyunca sonradan havlu olduğunu farkettiğim bir çorabın asılı olduğu- biraz mahzun. Geçen yaz sokak lambası dikmek için dallarının bir kısmını hoyratça kırmışlardı. Şimdi o kırılan yer açık bir yara gibi duruyor gövdesinde. Kendini onarmaya, orada yeniden kabuk oluşturmaya çalışıyor belli, kalender ağaçlar akasyalar, Ankara'nın atkestaneleriyle birlikte sembol ağaçlarından.
Trafik gürültüsü artarken kahvem de bitiyor. Planladığım kuaför eylemini daha fazla ertelemeden gerçekleştirmek üzere harekete geçmem lazım. Balkon bahçeye şimdilik hoşçakal diyor ve içeriye geçiyorum. Sizlere de bugünlük hoşçakal diyorum, hafta sonunuz keyifli geçsin...

16 yorum:

  1. Neden öyle oluyor acaba biizm d eçilkelerimiz öldü biz balkon tarımını beceremiyor muyuz Leylak'cım?

    YanıtlaSil
  2. Selamlar,
    Oğlum bugün 1. sınıfı bitirdi.Hava burda da hiç güven vermiyor, her an yağabilir gibi gözüküyor.Domatesler sanki bu yaz bir sürpriz yapıp, bütün yaz sofranızı şenlendireceklermiş gibi..Kahvaltı sofrasında söğüş, akşam sofrasında soğanlı bir salataya konuk gibi:)))
    Çok öpüyorum sizi:))) Fırat'a selamlar

    YanıtlaSil
  3. Hadi artık yaz şu kitabını be Leylak.
    Sen bir kitap yazmalısın. Ben de almalıyım. Kendi domates ve gül kokulu ballkonumda keyifle okumalıyım. Keyifle emin ol. Belki soğuk bir bardak süt ya da Amasya elma eşliğinde. Ve okuma ozürlü ben...
    Güzel hafta sonları...

    YanıtlaSil
  4. Aynı korku bende de var. Ama çok severim köpekleri. Hep rahatça okşamak istemişimdir ama yürek elvermiyor.

    Afiyet olsun, organik domateslerinizi bir güzel yetiştirmişsiniz bu arada.

    Sevgiler, blogumu da beklerim...

    YanıtlaSil
  5. Nurşenciğim, Senin şu balkon ve pencere gözlemlerini anlatmana bayılıyorum.Yine çok keyifliydi.

    YanıtlaSil
  6. Yazının içinde en çok merak ettiğim o ağaçtaki çorabımsı şeye ne zaman bahsi gelecek olduğuydu? son haberleri aldım kendisiyle ilgili rahatladım. Ankara'da gezilecek görülecek yerler arasında o ağaçtaki çorabımsı şeyin de olması gerektiği kanısındayım..

    YanıtlaSil
  7. Mavi Balonx
    Çorabımsı şeyi özellikle senin için kontrol ettim Şenizcim, bilgi vermesem olur mu hiç, eksik kalır balkon haberleri:))

    YanıtlaSil
  8. Defnecim,
    Sağolasın canım, keyifle okunduğunu bilmek çok hoş:) Sevgiyle...

    YanıtlaSil
  9. Kontrast,
    Bizim gibiler için en uygunu köpekleri uzaktan sevmek bu durumda.
    Ben bu ara çok yoğunum, yorum bırakamayışım ondandır, yoksa takipteyim...

    YanıtlaSil
  10. Asucum,
    Keşke yazsam da birileri yayınlasa. Böyle diye diye ömür geçecek:) Kazara gerçekleşirse ilk nüsha imzalı olarak seni olur. Sevgiler...

    YanıtlaSil
  11. Özlemcim,
    O birinci sınıfı bitiren oğlunu severim ben, daha nice başarılarına tanık ol inşallah.
    Bakalım domatesler verimli olacak mı, beklemedeyiz. Onca işin arasında bir de onları sardık başımıza:)
    Sevgiler...

    YanıtlaSil
  12. Özlem,
    Bizim balkonlar anacaddeye baktığı için olmuyor diye düşünüyorum bazen, egzos gazı zehirliyor mu nedir?
    Sevgiler...

    YanıtlaSil
  13. Telaşınız bitsin, filamingodan eklerleri kapıp balkona kahveye geliyorum, davet ettim kendimi:))) bu arada zürafamın taslağı bugün geldi, bir görseniz bayılacaksınız:)))

    YanıtlaSil
  14. ay hemşehrime selam söyle bir dahakine...
    Ben de çok korkarım köpeklerden bacıkuşum ama Cancan sayesine alıştım. Direk dalıyor köpek gördü mü?
    Öptüm seni çook

    YanıtlaSil
  15. Lale,
    İnan sen geldin aklıma bugün gidince:))
    Uy beni kimse alıştıramaz herhalde.
    Ben de seni öpmüşümdür:))

    YanıtlaSil
  16. Kadayıf,
    Bekliyorum canıııım, eklerli ya da eklersiz:)))

    YanıtlaSil