Sayfalar

25 Nisan 2011 Pazartesi

KUAFÖRLÜ BİR YAZI


Kuafördeyim. Yerleştiğim koltukta işbilir elleriyle saçımı kesmekte olan genç kuaförümü gözlüyorum aynadan. Ağır işitiyor ve çok  alçak sesle konuşuyor, hafif bir peltekliği de var. O nedenle iletişim kurmamız biraz zor. Çoğu zaman ben başka şey söylüyorum o başka şey anlıyor. İstediğimi anlatmak için bağırarak tekrarlamaktansa  kendi haline bırakıyorum; saçlarıma ve isteklerime alıştı, beklentilerimi bilip işini ona göre yapıyor. Çok konuşmadığı için ayrıca memnunum, en nefret ettiğim şeylerden biridir berberle lüzumsuz muhabbet. Aynadan gördüğüm kadarıyla işine yoğunlaşmış, eline aldığı saç tutamlarını becerikli bir edayla tutup kesiyor, tamamen konsantre durumda ve yüz ifadesi "ben ne yapacağımı bilirim" diyor. Rahatlatıyor beni görüntüsü ve gözlerimi aynadan uzaklaştırıp düşüncelere dalıyorum. Görüntüm flulaşırken son düşündüğüm "Yaşasın, artık oturduğum zaman midem ve göbeğim katmerlenmiyor" oluyor. 

Gözlerim bu defa dükkanı tarıyor, nisbeten küçük ve tenha bir salon burası. Turuncu renkte üç koltuk ve önlerinde aynalar. Arkada bir saç yıkama aygıtı ve iki küçük kanepe var. Fazla müşterisi de yok zaten. Bu kadar iyi bir kuaförün az müşterisi olmasına üzülüyorum bir an, sonra bencil yanım galip geliyor; geldiğimde sıra beklememek ve fiyatların nisbeten düşük olması bu durumun avantajı olarak hoşuma gidiyor. Solumdaki rafta organik olduğu üzerindeki kocaman ibarelerle belirtilmiş boya ve şampuanlar var. Ne dereceye kadar doğru bilemiyorum ama çok gerçekçi gelmiyor. Ayrıca denemedim, ben saçımı boyatmaya giderken kendi boyamı kendim götürüyorum. Göz hizamda, giriş kapısının yanındaki duvarda yağlıboya bir tablo asılı; bir deniz manzarası. Gök ve sular kızıl, bir an güneşi doğarken mi batarken mi resmettiğini düşünüyorum yapan kişinin, çözemiyorum. Fazla da kafa yormuyorum, bakışlarım organik boyaların üstüne asılmış posterdeki uzun saçlı kıza yöneliyor. Fotoğraf siyah beyaz ama kızın gözleri renkli, yeşil olduğunu düşünüyorum nedense halbuki mavi de olabilir, ben yeşili uygun görüyorum. Uzun saçları dağınık ve dümdüz. Topuz yapılsa yakışıp yakışmayacağını hesaplarken kuaförün sesiyle kendime geliyorum: "Yıtayalım satınızı". Bu defa tedbirliyim, mesafeyi hesaplayarak oturuyorum koltuğa, zira yıkama aygıtının oturma yeri çok alçak ve ben her defasında unutunca yüksek bir yerden popoüstü düşmüş gibi oluyorum. Tam saçım yıkanmaya başladığında kapı açılıyor iki kadın giriyor içeriye. Saç renkleri dışında en, boy ve yüz olarak birbirlerinin kopyası gibiler, muhtemelen kardeşler. Birinin mora çalan kızıl, diğerinin turuncumsu sarı saçları ıslak ve tepelerinde birer tokayla toplanmış. Kanepeye yerleşip sohbet etmeye başlıyorlar. Yıkanması biten saçım kırmızı bir havluya sarılı tekrar koltuğa geçiyorum. İki kadını aynadan izlemeye başlıyorum saçlarıma şekil verilirken, ilginçtir ki sarışın olanı da beni izlemeye almış, bakışlarının üstümde olduğunu aynadan görüyorum. Kızıl saçlı olan çok çirkin bir şekilde sakız çiğniyor, sakızın yarısı dışarda arada bir de şişirme denemesi yapıyor, tam balon oluşacakken bunun uygunsuz birşey olduğunu farkedip söndürüyor ve çiğnemeye devam ediyor. Öyle iştahlı ki sarışın da heves ediyor, bir tane de kendine istiyor. Çantadan bir Falım sakızı çıkıyor, atıyor ağzına sarışın ve aynı biçimde çiğnemeye başlıyor. Sakız çiğneme stilinin genetik olduğunu düşünüyorum. Sıkıldıklarını ve sabırsızlandıklarını farkediyorum, kuaförün yarım bıraktığı Sudoku bulmacasını alıyorlar ellerine, kızıl saçlı olan birkaç rakam yazıyor sonra vazgeçiyor. Bu arada işim bitiyor, çıkardığım küpelerimi tekrar takmaya çalışırken farkediyorum ki kuaför elinde aynayla arkamda, saçlarımın arkadan görünüşünü göstermeye çalışıyor. Yalan yanlış "güzel, güzel, eline sağlık" deyip kalkıyorum koltuktan. Genellikle bu ayna tutma işlemi beni hiç ilgilendirmez, saçımın arkasında pek sorun olmaz zaten. daha ben iki adım uzaklaşmadan kızıl saçlı yerleşiyor kalktığım koltuğa, kuaför de fön makinesini çalıştırmaya başlıyor. Araya girip paramı ödüyor, sarışınla kızıla kolay gelsin deyip kuaförümle vedalaşıp çıkıyorum.

Bu da böyle bir yazıydı işte, sonuna kadar geldiyseniz tebrikler. Yukarıdaki fotoğrafın konuyla ilgisi olmadığının farkındasınız. O güzelim Alp dağları manzaralı leylak fotoğrafını İsviçre'de yaşayan bir arkadaşım benim için çekip yolladı. Bu güzellikten hepimiz yararlanalım istedim...

31 yorum:

  1. Leylak için kuaför hikayesi bile okumaya değer, diyorsun. He mi?
    :)))

    Değer değer!
    Leylak da güzel, hikaye de! :)

    YanıtlaSil
  2. Tam bir usta tazar işi olmuş. Bir bu kadar daha devamı da olsa okurdum.
    Bu tip gözlem yazılarına bayılırım.
    Gerçi her an bir aksiyon olabilir diye düşünmedim değil.(Bir de baktım ki küpemin biri yok... ya da tam ben aynada saçlarımı incelerken arkadan amansız bir çığlık...)
    İyi haftalar Leylak' cım...

    YanıtlaSil
  3. Asucum,
    Sağolasın, sen böyle söylersen benim yazdıkça yazasım gelir:) Haklısın sonunda bir aksiyon olsa iyi olurdu ama bir dahaki sefere inşallah.
    Öpüyorum ve iyi geceler diliyorum...

    YanıtlaSil
  4. Ekmekçim,
    Sağolasın. Leylağım çok güzel ama değil mi, hele arkasındaki Alpler. Leylaklı deliye döndüm, kim leylak görse çekip yolluyor bana sevinsin diye:)) İyi de ediyorlar valla. Bu arada gözün aydın senin erguvanlar da dünyaya gözünü açmış:))
    Sevgiyle...

    YanıtlaSil
  5. Güle güle kullan saçlarını. İşini iyi yapan insanların kazanamadığı bir yer burası.
    Bugün yaklaşık 2 parmak beyazlamış saçlarımı boyamayı veya boyatmayı düşünüyordum yarına erteledim:)

    Genç kızken ayda yılda bir fönlenmiş saçımız bozulmasın diye yüzüstü yatardık:))Aklıma geldi de gülümsedim.

    Leylağın çok güzel sen gibi.

    YanıtlaSil
  6. Aman ha eleştri olsun diye söylemedim. Bu tarz yazarken ben de sadece ne yaşadıysam onu yazarım. Sadece olduğunu düşündüm. Senin gibi usta tazar (!) için hiç gerekli de değil zaten:))

    YanıtlaSil
  7. Bence senaryo çalışmalarına başlamalısın gözümün önünde canlandı o kuaför salonu, o an o iki kadın hepsi...

    YanıtlaSil
  8. Merhabalar, Gerçek bir hayat hikayesini siz değerli okurlarım için kaleme aldım. yazdığım öyküde geçen olaylar tamamen gerçektir. Ben dinlerken çok hüzünlendim. Ben çok beğendim.Ara arada ağladım. Umarım sizlerde beğenirsiniz. Bu öyküm Damla özel sayısında yayınlanacaktır. Kaderi okuyacak olan değerli okurlarıma sonsuz teşekkürlerimi sunarım.

    Sevgi ve saygılarımla..

    Fuat Gencal

    YanıtlaSil
  9. Sonuna kadar okudum efendim, hem de hiç sıkılmadan, aksine.
    Bir gün minibüsle gidiyorum, minibüse sık binmem, otobüse binerim de minibüsten korkarım, geçtim oturacak yer de buldum, yol on dakika ama çok sıkıcı bir yol, pencereden izlenecek hiç bir şey yok her yer beton bina, otobüsün içinde olanlara dikkatim kaydı. Şöförün yanındaki adam yanımdaki bavullu kadınla muhabbet kurmaya başladı. Yok sen turist misin. Gereksiz bir laubalilik kadınla. Dedim ahan da iyi izle şimdi, Leylak dalı olsa bu adamı bu kadını bu şöförü nasıl anlatırdı. Valla. Üzerinden kaç ay geçti, hala tamamlanamamış bir bulmaca gibi aklımda. Ben bu kadar güzel mümkünü yok anlatamıyorum.

    YanıtlaSil
  10. Bastan yaratiyorsun kendini sanirim :)) Lazim hem de hep yenilenmeli insan :)) Yeni saclarini gule gule kullan :))

    YanıtlaSil
  11. BACIKUŞUM, LEYLAK DALICIM
    Ankara!ya gelmem,n en güzel aynı o güzelim anıları seninle paylaşmak olsada, bir güzel yanı da artık anlattığın yerleri gözümde canlandırabiliyor olmam. Hemşerim kuaförü, o tatlı peltek konuşmasını, o , otururken birden küüüt diye düştüğün saç yıkama koltuğunu biliyorum... Hayatımda gördüğüm en güzel fönü çekiyor neme lazım... E belli olmaz bakarsın düğününe bile giderim hehehehh

    YanıtlaSil
  12. Saçınızı güle güle kullanın,fotoğraf karesi öylesine güzel,içim açıldı.Yüzünüzden tebessümün eksilmeyeceği bir hafta olsun,sevgiyle kalın...

    YanıtlaSil
  13. Çok güzel fotoğraf, içim açıldı.

    YanıtlaSil
  14. genelde gidip kuyruk beklediğimiz kuaförler rağbet görür. sanki onlar işin ehli diğerleri fason kuaförmüş gibi.
    kaç ay oldu kuaföre gitmeyeli acaba? saçımdaki beyazlar kendilerini belli ediyor artık :(

    YanıtlaSil
  15. kuaföre gittiğimde.. nasılsınız derler..
    her zaman iyiyim ama çıkarken süper olacağım diyorum..
    eskiden daha bir süper oluyordum sanki..cep telefonları yokken o kurtarılmış zamandan daha fazla yararlanıyordum.
    gözlem gözü açık bir leylak dakı yazısıydı..
    tarzı farklıydı ve sevdim evet..
    bir de..
    daha leylak görmedim.. gerçke gözümle..
    sen olmasan bu baharı leylaksız geçirecektim =)..

    sevgilerimle

    YanıtlaSil
  16. Yok valla, gayet güzel sonuna kadar geldim yazının, yazı da güzel fotoğraf da:))

    YanıtlaSil
  17. Özlemcim,
    Sağol canım. Fotoğraf gerçekten çok özel ve güzel, çok sevdim ben de...

    YanıtlaSil
  18. Atalet kardeşim,
    Çok teşekkür ederim.
    Leylaklar henüz tam açamadı sanırım hiçbir yerde. Düşün İsviçre'den bile leylak fotoğrafı geliyor Türkiyede tık yok. Kaç gündür sokaklardayım iki kel kel çiçek açmış ağaçtan başka leylak görmedim. Beklemedeyim bakalım:))

    YanıtlaSil
  19. Küçük Mucizem,
    Daha sizin saçlarda fazla beyaz yoktur, yoksa bu kadar uzun bekleyemezdiniz zaten:))
    Sevgiler...

    YanıtlaSil
  20. 3kişilik dünyam,
    Çok çok teşekkürler, sevgiler...

    YanıtlaSil
  21. Nehire,
    Çok teşekkürler, dilekleriniz hepimiz için olsun...

    YanıtlaSil
  22. Lalem,
    Yazdıklarım çok tanıdık geldi di mi:))
    Zaten bekliyordur seni düğününe hemşerin, eylüle hazırlan, tuvalet mi diktirirsin ne yaparsın artık:)

    YanıtlaSil
  23. Moonish,
    Sağol canım. Bu sene biraz öyle oldu. Diyetle epey kilo verdim, dişler yenilendi, saçlara da bir güzellik. işlem tamam:))
    Sevgiler...

    YanıtlaSil
  24. Ne yazdı,
    Çok teşekkürler ama senin de gayet güzel anlatacağına eminim tevazuya gerek yok. Ben de yaratılıştan glen bir durum galiba, elimde olmadan gözlemeye başlıyorum etrafı, röntgenci ruhum mu var nedir:))))
    Eğlenceli oluyor ama, bir sürü malzeme çıkıyor.
    Sevgiler yolluyorum sana:)))

    YanıtlaSil
  25. Fuat Bey,
    Bakacağım sayfanıza, çok teşekkürler...

    YanıtlaSil
  26. Şenizcim,
    Başlasam mı ki sahiden, kim çeker ki:))

    YanıtlaSil
  27. Asucum,
    Yapma ya, öyle birşey aklıma bile gelmez. Hem eleştirsen ne olur, sen benim arkadaşım değil misin? Severim seni ince düşünceli arkadaşım benim, öptüm çok...

    YanıtlaSil
  28. Ebrucum,
    Dediğin çok doğru. Zevallı kuaförümün müşterisi o kadar az ki, üstelik gerçekten çok iyi yapıyor işini. Umarım zamanla çoğalır geleni gideni.
    Leylaklarım ve benimle ilgili düşüncene çok teşekkürler, öpüyorum...

    YanıtlaSil
  29. Sonuna kadar geldim :) bende bu kadar gözlemciyimdir. Kuaföre çok az gidiyorum, sadece saçımı kestirmeye. artık sigara içilmediği için, daha az eziyetli. Her koltuğa oturuşumda, aynada göbeğime bakarım, kilo almışmıyım diye. Saçım kesilirken ya da fön çekilirken kendimi izlemem, sadece yanlarımda olup bitenleri ve onların kuaför ya da çıraklarla olan o ucuz sohbetlerini dinlerim :)

    YanıtlaSil
  30. Uçuvermiş tüm yazdıklarım kocaman bir paragraf döşediydim sinir oldum şimdi, neyse, Leylak Hocam, kitap istiyorum artık, benim tadımda yazıyorsunuz, imza gününe gelmek istiyorum 2011 planlarınızda yoksa lütfen dikkate alın, sevgiyle...sinem

    YanıtlaSil
  31. Bit Palastaki kuaför betimleri gibi yazmışsın
    gözümde canlandırdım net bir şekilde
    sen yaz ben okuyayım
    canım roman yazmalısın sen
    hiç sıkılmadan okunur eminim
    kolay gelsin
    eminim saçın çok yakışmıştır
    güle güle kullan

    YanıtlaSil