Sayfalar

23 Ocak 2011 Pazar

HAFTASONU

Dün bir mekan bakmak için Atatürk Orman Çiftliği'ne gittik maaile. Yıllardır uğradığım yoktu, gri kış günlerinin de etkisiyle mi bilmem gözüme çok yıpranmış ve bakımsız geldi heryer. Oysa bir zamanlar ne çok gider ve ne çok severdik. Çocukluğumun geçtiği evle AOÇ arasında tek bir bina bile yoktu, arka balkona oturduk mu gözümüzün önüne serilirdi. Komşumuz sevgili Zehranım teyzenin peşine takılır, ellerimizde birer işe yaramaz bıçak kırlık arazide, tarlalarda yeni boyvermekte olan sütlü başakları koparıp tanelerini yiyerek yabani otlar toplaya toplaya ta Çiftliğe kadar uzanırdık. Kimi zaman yaz günleri gecenin bir vakti arabası olan komşulardan birinin aklına gelir, bizi otomobilinin arkasına doldurup dondurma yemeye götürürdü. Kırmızı kağıt bardaktaki o kıvamlı dondurmayı küçücük plastik kaşıkla yerken dünyada bu dondurmadan daha lezzetli birşey olmadığını düşünürdüm. Biz bir nesil Ankara çocukları AOÇ'nin kırmızı parlak kapaklı, cam şişedeki günlük sütleriyle büyüdük. Şişenin ağzına birikmiş yoğun kaymak tabakasını işaret parmağımızla delip süt şişesini tepemize az dikmedik ayıptır söylemesi. Uzun, koyu kahverengi şişelerde satılan biraları içmeye yaşım tutmadı, hoş tutsa da bira içmeyi hiçbir zaman sevmedim, içemezdim muhtemelen. Şimdi bira fabrikası kapandı, ne sütlerin ne de dondurmanın eski tadı var. Çiftlikse çocukluğumuzun o ışıltılı, yemyeşil arazisi değil artık. Hayvanat Bahçesine en son oğlum 5 yaşındayken gitmiştim, oysa çocukluğumda ne severdim Hindistan Başbakanı Nehru'nun Türk çocuklarına armağanı fil Mohini'yi seyretmeyi. Fotoğraftaki pembe bina Gazi İstasyonu binası idi bir zamanlar, ne yazık ki şimdi bir kebapçıya evsahipliği yapıyor. Küçükken babamın istasyon şefi olan bir arkadaşı o binadaki lojmanda yaşardı; birkaç kez gitmişliğim vardır yüksek tavanlı, yüksek pencereli salonlarına, şimdiki kullanılış amacını ise içim kaldırmıyor işte.

Makinem arızalı bu aralar pek güzel çekim yapamıyorum, çok net olmasa da fotoğrafta soldaki ahşap bina Alman Evi imiş, 1924 yılında prefabrik şekilde inşa edilip Alman Büyükelçiliği olarak kullanılmış. Şu anda harap durumda. Fotoğraf çekerken bekçi çıkıp çekimin yasak olduğunu söyledi, binanın ne binası olduğunu sorduğumuzda ise aldığımız cevap komikti: "Tahta bina". Eve gelip araştırınca restore edilerek Devlet Konukevi olarak kullanılacağını öğrendim. Sağ taraftaki yine harap durumdaki Türk Hamamı ise 1937 yılında Atatürk'ün direktifiyle Mimar Ernst Egli'ye yaptırılmış. Onun da restore edilerek kültür merkezine çevrileceği söyleniyor.

Yapraksız ağaçlara, gri gökyüzüne, köfte ve kokoreç ızgaralarından yayılan dumanlara renk katan yegane şey arabaların üstünde satışa sunulan bu cıvıl cıvıl oyuncaklardı. Bira fabrikasının uzun bacasını ve banliyö trenlerini seyrederek biz de köftelerimizi yiyip AOÇ ayranlarımızı içerek nostalji yapmaya çalıştıysak da pek olmadı, eskiyi hatırlatan ne tad ne de görünüm vardı zira.

Çiftlik dönüşü ayağımızın tozuyla kendimizi sinemaya attık. Seansı kaçırmamak için yakındaki bir sinemayı tercih ettik lakin son anda bilet aldığımız için 3. sıradan izlemek zorunda kaldık. Üstelik perde garip bir biçimde tepe noktası yukarda olmak üzere 45 derecelik bir açıyla asılmıştı. Zaten kocaman olan Ata Demirer'i daha da iri görmenin dışında film bitene kadar boynumuz da geriye doğru 45 derecelik bir açıyla kasılıp kaldı, gözlerimizin pörtlemesi de cabası:) Bütün bu sıkıntılara rağmen ilkini çok beğenmediğim filmin ikincisi daha eğlenceli geldi bana. Trakyalı Şrek yine döktürmüştü. Yalnız Ö.zge Borak'ın saçlarından şikayetçiyim, köylü kızı Kezban görünümüne daha modern bir şekil vermesinin zamanı gelmedi mi acaba?

10 yorum:

  1. ha ha arkadaşım ruhdaşım...şimdi Eyvah eyvah2tan geldim..Trakyalı Şerek esprisi çok güzeldi... Ama sana AOÇ ile ilgili anlatacakalrım avar ama çok özel... hadi özel kabineye gel))

    YanıtlaSil
  2. aradıklarınızı yerinde bulamamanız üzücü olmuş. ya benimde başıma gelirse diye içimde hep korku vardır.

    YanıtlaSil
  3. geçmişten bildiğim bir yere gitmeye heves eder ya insan, sanki bıraktığı gibi kalmış sanır zihin.. oysa çook değişmiştir herşey.. ve ne buruk olur yürek.. içimi hüzün kaplar, hatta boğulur gibi olurum.. sizin anlattıklarınızın bendeki yansıması da ta burdan acıttı içimi..

    sevgiler.

    YanıtlaSil
  4. hiç bir şey bıraktığımız gibi değil artık!yani pek çok alanda hayal kırıklıkları yaşıyoruz! daha da geliştirilip çağa uygun bir hale getirileceğine!estetikten uzak, değer bilinmezlik, bağnazlık ve farklı rantlarla bu güzelim alanlar..kebapçı, beton yığını yada bir yangına kurban ediliyor!..
    olanı değiştiremeyen yürek çareyi başka bir yöne bakmakta buluyor!yönü değiştirip rengarenk oyuncaklarla ruhunu(ları)şenlendirmeyi beceren güzel yürekli kadına selam olsun:)güzel bir hafta dilerim...

    YanıtlaSil
  5. AOÇ'ye hep İda çok istediği için gittim. Hayvanat Bahçesi içler acısı. Hayvanlar bakımsız kafsesleri açıp salıvermek istiyor insan.
    Leylak Dalım ne güzel anlatmışsın. Dondurması ayranı köftesi güzeldi umarım hala güzeldir de yaza yerim:)

    YanıtlaSil
  6. Ankaraya geldiğimizde bavulu eve attığımız gibi markete giderdik oğlumla.AOÇ dondurma almak için.Biterdik tadına.
    İzmir de satış yeri açıldı tabiiki sevindik ve kilolarla aldık dondurmayı.Sonuç hüsran.Resmen süttozu yedik.

    YanıtlaSil
  7. AOÇ'ne çocukken gittiğimizi hatırlıyorum.Bir de hala hatırladığım ve sevdiğim dondurması..Hiçbirşeyin eski tadı kalmasa da,hiç değilse bizler isimlerini yaşatmaya çalışalım böyle güzel değerlerin..Size ve Ankara'ya sevgiler.

    YanıtlaSil
  8. Özlemişim seni Ablacığım, daha evvel de konuşmuştuk AOÇ yazları daha içler acısı, nasıl böyle bakımsız olduğunu anlamıyorum. Ben de komplo teorileri üretmeye başladım, bilerek mi ihmal ediliyor diye. Neyse çok öpüyoruz seni

    YanıtlaSil
  9. Her Ankara'ya gelişimde ''kırmızı şapkalı süt'' alırım hâlâ.
    Çiftlik lokantası??? Izgaralarına bayılırdım.Bizim bütçemiz kaldırmazdı da zengin eniştemiz götürürdü ara sıra.
    Sen de sokak yoğurtçusu hikayesi de vardır. Hadi, hadi... isteriz isteriz:))) Ya da Begül ya da Papazın Bağı ya da Circo De Barcelona ya da Köşk Gazinosu konserleri ya da Luna Park Aile gazinosu'nda Zeki Müren ya da, ya da vardır işte:)))

    YanıtlaSil