Sayfalar

17 Ağustos 2010 Salı

BALKONLARDAN SARDUNYALISI

Bu yaz sıktı beni, oysa her zamankinden çok işim, her zamankinden çok telaşım var. Havaların sıcaklığı mıdır beni bezdiren yoksa bu koşuşturma halleri midir çözemedim. Evimi özledim desem Ankara'daki sıcağa bile tahammül edemezken Antalya cehennemindeki evimi özlemeyi bir süre daha erteleyebilirm. Sokağa çok fazla çıkamıyorum sıcak nedeniyle, günler evde bilgisayar, kitap ve tembellik üçlemesiyle geçiyor. Bir de plan yapmakla; önümüzdeki günlerde düzenlemem gereken önemli etkinlikler mevcut. Tembellik anlarımda gözlerimi pencereye dikip boş boş bakıyorum. Görüş alanımda bir apartmanın yan cephesine sıralanmış bir dizi balkon var, hemen hepsi özensiz. Göz hizamın solundaki ıskartaya çıkmış kocaman bir gazlı termosifona evsahipliği yapıyor. Bir de demirbaşı var balkonun; çamaşır ipinde asılı bir çift yeşil çorap. Hiç inmiyor ipten, orada bulunma sebebi olası hırsızlara karşı "evde birileri var" mesajı vermek. Hırsız girmeye niyetlenmişse evdekilerin yeşil çorabından ne derece etkilenir o da ayrı bir konu ya neyse, en azından iç ferahlatıyordur belki.

Çoraplı balkonun altındakiyse bir felaket. Penceresi, kapısı demirlenip sıkı sıkı kilitlenmiş balkon hem pis, hem tozlu, hem karman çorman. Üzeri yırtık çarşaflarla, eski battaniyelerle örtülmüş bir sürü koli var. Tozdan nasibini alanlardan biri de buna komşu daireninki. Üstelik lalettayin asılmış çamaşırlar var ipte. Benim gibi pek titiz olmayan bir hatunun manyakça saplantısı da çamaşır asma biçimidir işte. Hastalık derecesinde özenle asarım. Askeri disiplin hakimdir çamaşırlarımda; gömlekler, fanilalar, pantolonlar ayrı ayrı sıralarda. Havlular, yastık kılıfları boylarına göre, çoraplar konçlarından asılır ve en değişmez kuralım da aynı ip sırasına aynı renk mandal kullanmaktır. Durmadan mandal alırım bu yüzden ve çamaşır asılmış her balkonu incelerim. O yüzden bu balkonun sahibi benden zayıf aldı.

Başımı yukarı kaldırınca nihayet hoş bir balkon görüyorum, hem de tam penceremin karşısına denk geliyor. Öncesinde burası da tatsızdı, neyse ki yakın zamanda el değiştirdi. Yeni kiracı çiçek meraklısı, renk renk sardunyalarla doldurdu balkonu, bakınca içim açılıyor. Bir de değişmez misafiri var; evin delikanlı oğlu. Gizlice içtiği sigarasını tüttürme mekanı olarak kullanıyor burayı, üzerinde "South Park" tiplemelerinden birinin resmedildiği kupasıyla çayını yudumlayarak, dizlerinin altına inen bol şortu ve dalgın gözleriyle güneş, sıcak demeden sigarası bitene kadar oturuyor. Bu balkonların kaderi galiba, daha önceki yıllarda alt katın ön balkonuna da evin şimdi vefat eden yaşlı babası bir demlikle yerleşir, güneşin cayır sıcağına aldırmadan bitene kadar doldurup doldurup yudumlardı çayını. Ona bakarken ben buram buram ter dökerdim.

Sıkıntıdan çenem pardon klavyem açıldı. En iyisi sardunyalı balkonu "en güzel balkon" seçerek yazımı bitireyim ve Şebnem İşigüzel'in son kitabına, tacize uğramış bir kız çocuğunu anlattığı "Kirpiklerimin Gölgesi" ne döneyim. Bu yaz da gider elbet, ömrümüzün bir kısmını da yanında götürerek...

Görsel: Buradan

14 yorum:

  1. Senin bu tarz yazılarını özlemişim Leylak' cım. Çok keyiflendim okurken.Ellerine sağlık.
    Seni bilmem. Ben dört gözle sevgili sonbaharımı bekliyorum doğrusu.

    YanıtlaSil
  2. Hakketten nasıl otururlar bu sıcaklarda o balkonlarda..Bizim balkonumuzda bu yıl nanesinden biberine çeri domatesinden sardunyasına pek bitkinin yetiştiği pek organik bir balkon oldu:)

    YanıtlaSil
  3. Sevgili Leylak Ablacığım annem de çamaşır takıntılıdır ama, mandal konusunu ilk senden duyuyorum. Benim mandal torbam gökkuşağı gibi valla. Ankara' da benim de gözüme çarpan, ya çok güzel balkonlar var,çiçekli böcekli, ya da çok kötü bahsettiğin gibi. Antalya' da insanlar için balkon daha önemli galiba, daha temiz.Keyifle okudum yazını, öpüyoruz kocaman...

    YanıtlaSil
  4. Sevgili Leylak,
    Bulaşık makinesi takıntın ( tabaklar büyükten küçüğe, çatallar büyük kaşıklar küçük kaşıklar vs kendi aralarında ayrılmış, metal tencere varsa borcam konmaz ); çamaşır makinesinde de renklileri kendi içlerinde açık kırmızı koyu kırmızı ,açık mavi koyu mavi,siyahlar,griler şeklinde detaylı bir renk skalasına ayırıp öyle yıkamak varsa eğer; o zaman biz bebekken birbirinden ayrı düşmüş ikiz kardeşleriz diyebilirim. Çok ama çok sevindim tek çamaşır asma takıntılı insan olmadığıma:)))

    Niye böyle takıntılar sadece biz kadınlarda var allahaşkına ya?

    YanıtlaSil
  5. Sishyphos çak!..
    Cuk oturttun, bulaşık makinesi takıntım hem nasıl var. Çatal kaşık sepetinde bile herşeyin yeri ayrıdır asla farklı göze koymam. eğer makinemi biri yerleştirmişse boşaltır tekrar yerleştiririm, o derece yani.
    Size kardeş diyebilir miyim:)))

    YanıtlaSil
  6. Sevdacım,
    Valla mandal rengi çok önemli benim için:))
    Ankara'da balkonda oturan kaç kişiye rastladın, böyle bir alışkanlık yok ki. O nedenle de balkonlar özensiz...

    YanıtlaSil
  7. Aylincim,
    Ne güzel bitki yetişen bir balkona sahip olmak. Biz de domates yetiştirme derdindeyiz çok başarılı olmasak da:))

    YanıtlaSil
  8. Asucum,
    Valla bu sene ben de dört gözle beklemekteyim sonbaharı, kavrulup kaldım yahu. Üstelik malum telaşım da cabası.
    Öptüm seni...

    YanıtlaSil
  9. Merhabalar Leylak'cım,
    bu yılki yaz beni de yıldırdı, oysa ne çok severim sıcağı.
    Mekanını özlemişim, yazılarınıda gerçi ara sıra kaçamak girer gibi emanet bilgisayardan bi koşu bakıp çıkıyordum ama oturmaya gelmek başka tabi.
    Şu balkonlar canımı sıktı, allahım ben o balkonlara baksam gidip temizlemek ihtiyacı falan duyardım. Çamaşır takıntının aynısı bende de var ki beni çok zorluyor, bu belle ve bu boyunla yapılacak şeyler değil ama uzanıp ütüye hazırlar gibi asamazsam mandalları dizemezsem içim rahat etmez. Marifet değil elbette ama işte:))
    "Kirpiklerimiz gölgesi" gazetenin kitap ekinde okudum ve çok etkilendim ilk fırsatta okumayı düşünüyorum bende.

    *Şimdi sıra eski yazılarına şöyle bir göz gezdirmede.

    YanıtlaSil
  10. Canım Nurşen'cim... ohh be senin bu radar gözlerinden senin dünyanı seyretmek o kadar güzel ki... sahiden sanki ordaymışım gibime geliyor...sağol..doydum bu gün yazına..

    YanıtlaSil
  11. Türkiyeye her gelisimde evlerin balkonlarindaki daginiklik hep batar gözüme. Resmen acitir yani. Burdakiler ise istisnasiz hepsi cicek bahcesi. Eger daginik bir balkon, teras yada perdeleri yamuk asilmis bir ev görürsen bilki bizim vatandaslar oturuyordur. Iddaya bile girerim bu konuda:)Hic bilmedigim bir sehirde türklerin oturduklari evleri yüz metreden tanirim bu özelliklerinden dolayi. Galiba genlerimizde var.
    Birde o camasir asma sirasi ve camisirla ayni renkte mandallama huyu bende de var. Annem sagolsun:)
    Ben yetisirken kafama vura vura (mecazi) öyle alistirdi. Simdi ise vazgecemiyorum bu huyumdan, ne kadar sacma gelse bile:)

    YanıtlaSil
  12. Süntercim,
    Kendim gibi bir çamaşır saplantılısı buldum ya çok mutluyum.
    Türklerin evlerini ben bile tanıyabileceğimi düşünüyorum almanya'ya gelsem, hiç şaşırmadım yazdıklarına.
    Sevgiler canım...

    YanıtlaSil
  13. Nefisem sağol canım ya,
    Ne güzel sözler bunlar. Sen iyice tembel oldun ama, karala şu bloguna birşeyler. Tatil seni tembel yaptı haa:)))

    YanıtlaSil
  14. Sevgili Nur,
    Ne sıcak, ne yaz yüzüne bakacak halimiz kalmadı inan.
    Seni aramızda görmek çok güzel, özlemiştik.
    Kirpiklerimin Gölgesi çok iç acıtıcı bir kitap, ruhunun daralmasını istemiyorsan okuma derim.
    Çok sevgiler...

    YanıtlaSil