Sayfalar

8 Nisan 2010 Perşembe

KİTAPLAR, ÇİÇEKLER, ENGİNARLAR, AĞAÇLAR. OH LA LA!..

Dündenberi kitaplarla uğraşıyorum. Ankara'dan koca bir torba dolusu kitap getirdim, kitaplık sıkış-tepiş dolu, geçtim kitabı bloknot koyacak yer yok, kitaplık almaya kalksam dayayacak duvar yok. Bir haftadır üstüste sıralanmış çalışma masamın üstünde akibetlerini bekliyorlardı. Sonunda çözümü bir kısım kitabı salondaki vitrine taşımakta buldum. Yani artık vitrin kitaplığa dönüştü. Bu durum pek hoşuma gitmedi aslında, kitaplarla çevrili yaşamaktan hoşlanan biriyim ve bazılarının mekan değiştirmesini sevmedim. Kızını uzak mahalleye gelin vermiş analara döndüm. Üstelik konumu itibarıyla iki raf dolusu YKY'den çıkmış kitabın sürgüne gitmesi uygun bulundu tarafımdan ki en sevdiğim kitapların bir kısmı aralarında yer almakta. "47'liler" mesela, sonra "Gül Mevsimidir", "Behçet Necatigil şiirleri", "Amin Maalouf'lar". Yani elimi uzatınca alamayacağım artık. Çok zor çok, en az 20 adım yürümem gerekecek. Allah'tan reva mı bu şimdi, yazık bana :))

Bugün bizim mahallenin pazarıydı. Epeydir böyle renkli, cıvıl cıvıl, taptaze ve istediğini seçebildiğin bir pazara hasret kalmışım. Bir güzel turladım. Heryere olduğu gibi pazara da ilkbahar gelmiş. Tezgahlarda en çok yukarıdaki gerberalar ve aşağıdaki enginarlar mevcuttu.

Uzun zamandır ilk kez enginar aldım. Ankara'da büyümüş bir karasal kişi olarak benim enginarla tanışmam epey geç oldu, hep merak ederdim çocukluğumda ve ilk gençliğimde bu sebzenin neresi yenir diye; sonunda öğrendim hem neresinin yendiğini, hem lezzetini. Bugün değişik bir yemek denedim. Tijen hanımın blogunda sultani bezelye ile yapılan bir tarif okumuştum. Oradan hareketle ayıkladığım bezelyeleri ve iki adet enginar çanağını 2-3 kaşık zeytinyağı ve birkaç diş sarmısakla birlikte tuz ve biraz şeker ilavesiyle susuz olarak pişirdim. Tahminimin ötesinde lezzetli olmuştu bu basit yemek.

Öğleden sonra dışarı çıktığımda şu muhteşem ağaca rastladım. Bu yıl erken çiçeklenmiş. İsmi "Yalancı Orkide Ağacı". Hayli heybetli bir gövdesi var fotoğraftakinin, önünde bulunduğu apartmanın boyuna ulaşmıştı neredeyse. Çiçeklerinin üzerindeki teferruatı yakından görmenizi isterdim doğrusu, doğa usta bir ressam. Yarattığı tablolara bakmakla doyulmuyor.

Ben şimdi Nihal'in itirafı üzerine Bihter'in yüzünde oluşan ifadenin tadını çıkarmaya gidiyorum, kalın sağlıcakla...

8 yorum:

  1. bir heves ben de bir zamanlar enginar yapmıştım temizleyenden mi benim bilemememden mi böyle kılçıklı gibiydi tadını sevmeme rağmen rahatsız olmuştum ama yapmak dahası yemek isteri bu bünye :)

    YanıtlaSil
  2. Onun yapraklarını sıyırmak yokmu harikadır. Enginar en sevdiğim sebzedir, dolması, yemeği, etlisi, zeytinyağlısı.

    YanıtlaSil
  3. Yeni leylak resmin hayırlı olsun Leylak'cım.
    Enginar iç baklayla da çok güzel olur, ellerine sağlık ve afiyet olsun.
    Yine blogunu muhteşem fotoğraflarla süslemişsin, Antalya baharda bir başka güzel, sevgiler...

    YanıtlaSil
  4. Hıımm enginara bayılırım ..mevsimi gelince her hafta pişirir.. biraz da buzluğa atarım...Ay ..içim açıldı ne güzel fotolar renk cümbüşü sanki.. Yaaa bu arada sen benim mahalleme gelmez oldun .. ne ol di ki?

    YanıtlaSil
  5. ben biraz tembelim galiba hep soyulmuşunu alırım :))

    YanıtlaSil
  6. Sevgili Leylakcığım, Akdeniz orkidesi Bauhinia' ydı sanırım Erguvanla çok karıştırılar. Ama bilenler çok rahat ayırır. Antalya' da peyazjda çok kullanılır, Özellikle parklarda, refüjlerde. Bak aklıma ne geldi, gerçi mayısata açar zannedersem lütfen bir manolya bul ve kocaman çiçeğini fotoğrafla lütfeeeeeen. (bu da uzaktan sipariş oluyor farkındayım ama idare edersin değil mi?)

    YanıtlaSil
  7. Fundacım,
    Sanırım kart yapraklar ayıklanmadan pişirilmiş bir enginardı o yüzden kılçıklı geldi. Aslında dipteki çanağı ve çok körpe yaprakları yeniyor ama çok kartların dışındaki yaprakları sıyırarak yemek de bir o kadar zevkli. Haklısın biraz uğraştırıcı bir iş ama çıkan lezzete değiyor. Mevsim geçmeden bir gayret, haydi. Bünyeyi biraz şımart, haketti zira:)))

    Şenizcim,
    Ben de geç başladım ama lezzetine laf söyleyemem doğrusu, ben dolmadan ziyade saf lezzetini seviyorum onun.

    Nurcuğum,
    Keşke bahar bitmeden gelebilsen Antalya'ya ne güzel olurdu, bir kaçamak yapardık. Bahar sürdükçe, fotoğraflar da sürer canım, sevgiyle...

    Nefiscim,
    Mahallene uğradım ve mazeret dilekçemi sundum:)) Sen benim ilk blogdaşlarımdansın, ihmal eder miyim hiç:))

    Sevgili Nilay,
    Evet aslında kolay oluyor ama ben suyun temizliğine bir türlü kanaat getiremiyorum pazarda. o yüzden zor olsa da bütün alıyorum, hem görüntüsü çok güzel, çiçek gibi.
    Sevgiler...

    Sevdacım,
    Haklısın yeşil yaprakları erguvana çok benziyor, ben de ilk yıllar onu erguvan sanmıştım. Hatırlar mısın eski valiliğin önünde kocaman bir tane vardı, gider gelir seyrederdim ilk yıllar (Ankara'da nerde görcez böyle ağaçları:)
    Manolya benim de aklımda, hatta geçen gün AKM binasının yanındakini inceledim ama daha açmamışlar, dediğin gibi Mayıs'ta inşallah Manolya kızımız da yer alır blogda:))
    Sen ne istiyorsan söyle canım, fotoğraflamak zevki bana ait olsun:)))

    YanıtlaSil
  8. Ne güzel ağaç değil mi? Ben de gelip geçerken bakakalırım güzelliğine o çiçeklerinin!

    YanıtlaSil