Sayfalar

30 Ağustos 2009 Pazar

BİR HAFTA SONU GEZİSİ


Bugün kızkardeş ve minik yiğen ile dışardaydık. Önce yemek yedik Tunalı Hilmi Caddesi'ndeki Cambo'da. Biz yemeğimizi yerken minik yiğen tabağındaki köfteleri didikleyip durdu. Onun aklı ve gözü yan masada yemeklerini yiyen Japon ailenin minik kızındaydı. Hem şaşkınlık, hem merak, hem de beğeniyle süzmekteydi çekik gözlü ufaklığı. Kızın elindeki oyuncağın aynısından kendisinin de olduğunu farkedince (Mc Donalds'ın çocuk menüsüyle verilen kahramanlardan biri) önce bize "Burası Metanıs'mı? (Mc Donalds demek istiyor tabii ki)" diye sordu. "Hayır" cevabını alınca bu defa küçük kıza "Yerden aldın?" sorusunu yöneltti. Tabii cevap alamadı. "Niye söylemiyor" dediğinde hayli zor oldu dilimizi anlamadığını açıklamak. Çocukta daha o kavramlar gelişmemiş ki. Yine de bakışarak gülüşerek anlaştılar iki minik. Bir ara garsonla aralarında tercümanlık yaptığımız babaları bizimkinin kaç yaşında olduğunu sordu İngilizce. Bizim yöneltmemizle "4" cevabını parmaklarıyla verdi minik yiğen, ufak tefek Japon baba şaşırdı, kendi kızının 5 yaşında olduğunu ama bizimkinin "very big" olduğunu tekrarladı durdu. Minik yiğen biraz uzun, Japonlar'da genetik olarak kısa bir ırk olduğuna göre şaşacak birşey yoktu aslında. Sonra da karşılıklı el sallaşıp "Baybay"larla vedalaştık.

Yemek sonrası minik yiğenin keyfine göre takıldık. Kuğulu Park'a gittik. O kahkahalar atarak, baloncudan aldığımız şişirme "Batman"ı ile kaydıraktan kayarken ben park içindeki kuğuları ve ördekleri ziyarete gittim. Havuzun etrafındaki banklar emekli oldukları her hallerinden anlaşılan insanlarla doluydu. Oruç rehavetini ağaçların gölgesinde atmaya çabalamaktaydılar. Yerler, gökler güvercin kaynıyordu.


Hayli yüksek bir ağacın budağına tünemiş güvercin dikkatimi çekti. Gövdeye kazınmış "Yasin" yazısı ile birlikte harika bir kompozisyon çiziyordu. Kuşlar arasında bu mekan "Yasin'in Yeri" olarak anılmakta imiş. Havadar, güzel manzaralı bir yer olduğu için müşterinin biri konup biri kalkmakta idi:))


Siyah kuğuların asaleti tartışılmaz, nazlı nazlı süzülmekteydiler suyun içinde.



Beyazlarsa ayrı bir eküri, siyahların yanına bile yanaşmadan kendi bölgelerinde yüzüyorlardı. Irk ayrımı kuğular arasında da mevcut galiba.




Kuşların üzerime pislemesi riskini göze alarak bol bol fotoğraf çektim ama herhangi bir vukuat olmadı. Minik yiğeni beklerken iliştiğim bankta yanımda oturan adamsa hayli kısmetliydi kendi farkında olmasa bile. Gömleğinin sırtı boydan boya kuş pisliği idi çünkü. Hatta bir ara dürtüp sayısal loto oynamasını önermek geldi içimden ama vazgeçtim sonra.

Minik yiğenin keyfi yetip gidelim deyinceye kadar epey vakit geçirdik Kuğulu Park'ta. Ankara'nın akciğerlerinden biri olan bu güzelim park umarım fazla bir hasara uğramadan daha uzun yıllar Ankaralılara hizmet vermeğe devam eder.

4 yorum:

  1. Resimler çok güzel. Özellikle siyah ve beyaz kuğular.
    Ellerine sağlık, yi geceler...

    YanıtlaSil
  2. Yıllar önce kardeşimle ortak bir yerde Ankara'da buluşup gezmiştik. Çok dolaştık, çok yoruldum ama inanın kuğulu parkta verdiğimiz molayı hiç unutmam. kuğuların yüzüşü, parkın verdiği serinlik,rahatlık,dinginlik o günü tekrar yaşadım sanki.
    Not: Şu resimlerinizi tekrar bi karıştırıp, şu güvercinlerden mesela başlayarak yine fotoğraf altına yazdığınız hikayelerden bekliyorummmm.Gelecek yazı ne zamannn?

    YanıtlaSil
  3. Ben kuğulara bayıldım.
    Ankara'yı özlemişim sanırım.
    Facebook'da Özlem Özad Akaydın olarak kaydım var, hadi gel bi de facebook'da arkadaş olalım, ben de katılırım belki o gruba.
    Sevgilerimle Nurşen'ciğim:))

    YanıtlaSil
  4. Her seferinde seninle birlikte geziyorum Leylak Abla,bu ne ferah bi anlatım şekli.
    İyi ki buldum seni buralarda:D

    YanıtlaSil