Sayfalar

30 Haziran 2009 Salı

HAMAMÖNÜ EVLERİ

Ankara'dayım ya bir süredir, şehri keşfedip sindirmem gerekir. Aklıma estikçe biryerlere gidiyorum. Zaten bu iki şehirlilik beni sersemletti, tam bir yere alışıyorum, haydi öbür tarafa gitme zamanı geliyor, bakalım ne zaman yerleşik yaşama geçeceğiz.

Bugün Hamamönü civarını keşfe çıktık kardeşimle, aslında kışın gidip neler olup bittiğini yerinde incelemiştim ama henüz tamamlanmamıştı restorasyon çalışmaları. Bu defa daha bir ilerleme kaydedilmiş, daha derli toplu hale gelmiş. Altındağ Belediyesi üstlenmiş Hamamönü'ndeki bazı sokakların restorasyon işlemlerini. 10 yıl önce aynı bölgede kardeşimin tez çalışması için dolaşmıştık. Sokakların, evlerin hali içler acısıydı, harap, yıkık dökük, rutubet içinde, adeta bir teneke mahalle görüntüsünde. Restorasyondan sonra tanıyamadık semti. Evlerin bazıları boş, restoran, cafe ya da mağaza olarak işletilmeyi bekliyor. Bazılarında ise aileler oturuyor, restorasyona herhangi bir maddi katkıları olup olmadığını sorduk, para vermediklerini ama sadece dış yüzlerin yenilendiğini içlerde herhangi bir değişiklik olmadığını söylediler. Hatta biri durumu şöyle tanımladı: "Dışardan baktım yeşil türbe, içine girdim estağfur tövbe".
Tacettin Camiinin karşısındaki konaklardan birini Liva Pastanesi'nin şubesi olarak hizmete açmışlar. Biraz dinlenmek, birşeyler içmek için girdik, avludaki ahşap masalardan birinin hasır koltuklarına yerleştik. Şık bir mekan yapmışlar, yiyeceklerin sergilendiği dolaplar açık renk ahşaptan, üzerlerine yağlıboyayla çiçek desenleri atılmış. Pencere kenarları çiçeklendirilmiş. Taş duvarlardaki ferforje fenerlere yine ferforje askılıklarda bakır saksılar yerleştirilmiş içinden sarmaşık türü bitkiler sarkan. İstediğimiz dondurma ve kızılcık şurubu fotoğraftaki kalaylı bakır kaplarda geldi. Menüde kayısı tatlısı, incir uyutma, kızılcık ve demirhindi şerbeti gibi geleneksel lezzetler vardı ama bazılarını sipariş etmek istediğimizde "kalmadı" cevabını aldık. Tuvalete gittim bir ara, güzel düşünülmüş ayrıntılarla karşılaştım, hoşuma gitti. Mesela kapının üstünde "Tuvalet" ya da "WC" değil "Ayakyolu" yazıyordu. Kadınlar tuvaletinin kapısında kırmızı, oyalı bir yazma, erkeklerinkinde ise siyah bir kasket takılıydı. Lavabo mermer kurna formunda, armatürse kocaman horozlu, bakır bir musluktu. Ama bütün bu iyi düşünülmüş ayrıntılara rağmen tuvaletin bakımsızlığı, tuvalet kağıdının yokluğu ve klozetin hijyeninin gözönüne alınmamış olması eksi puanlarımın ardarda sıralanmasına neden oldu.
Sanırım yaz sezonuyla sokaklar yavaş yavaş canlanmaya başlayacak. Bu sokaktaki konaklardan birinde de yeni bir lokanta açılmış, ilanlarını dağıtıyorlardı. Belki zamanla Kaleiçi'nin canlılığını kazanır.
Bu kapıyı ve üstündeki demir parmaklıklı oval pencereyi çok beğendik. Kapının ait olduğu ev Hacettepe Camiinin karşısındaki sokaklardan birinde, restore edilenlerden değil, sanırım onun onarımı sahipleri tarafından daha aslına uygun olarak yapılmış.
Bu da Hamamönü'nde, Karacabey Hamamı'na çıkan sokaklardan biri. Herşey iyi, hoş da meydancığa eklemlenen şu sakil, sonradan olma saat kulesi hiç uygun düşmemiş. Bu saat kulelerinden muhtelif yerlerde gördüm. Hangi meydana, hangi sokağa dikilmişse bütünlük sağlayamamış, yüze yakışmayan estetikli bir burun gibi duruyor.

Herşeye, bütün eleştirilere rağmen Hamamönü sokaklarında yapılan restorasyon semtin havasını değiştirmiş, güzelleştirmiş. Umalım ki yarım kalmasın, amacından sapmasın.

1 yorum:

  1. Bugün gittik çok daha iyi durumda tekrar gitmenizi tavsiye ederiz. selamlar tekinuygar

    YanıtlaSil