İkide Bir'in 6. yazısının 6 Haziran'a ve bayrama denk gelmesi hoş mu oldu diye düşündüm, ne bileyim bayramlar bir süredir, hele de bu yıl hoş olmaktan çıktı sanki, ülkedeki huzursuzluk hayatın her anına yansıyor, çoğu kişide bayram yapacak takat kalmadı, kalanlar da tatildir diyerek bir yerlere kaçıyor. Az evvel balkona çıktım, cadde bomboş, normalde çılgın trafiğin bir an bile kesilmediği caddeyi böyle görmek sayım günündeymişiz gibi hissettirdi bir an :) Arabadan geçtim insan bile yok sokaklarda, sessizliğin tadını çıkarmak lazım.
Elimdeki kitabı, bir Macar romanı, pek de meşhurmuş, "Leylek Halife", hiç sevmeden ıkına sıkına bitirdim. Bazen böyle oluyor, milletin bayıldığı bir kitap bana hiç hitap etmiyor, bazen de tam tersi. Şimdi bir polisiye okumak niyetindeyim bayram şerefine Komiser Perihan'la takılmak iyi olacak.
Arkadaşların bir önceki "İkide Bir" ve diğer blog paylaşımlarında yasemin ve hanımelinden çok söz edildi. Her ikisini de çok severim ama hanımelinin hatırı daha yüksektir indimde. Yasemin sıcak ve nemli, boğucu yaz gecelerini hatırlatır, Antalya'dır, hanımeli ise gençliğimin Ankara'sı. Büyük dayım evlendiğinde Yenimahalle'nin bahçe içindeki, iki katlı evlerinden birinin ikinci katına taşınmıştı. Ön cephedeki balkonun duvarı gümrah bir hanımeli ile kaplıydı. Baharda kokusu daha eve yanaşmadan sokaktan hissedilirdi, öyle güzel, öyle büyüleyiciydi ki çocuk aklımla balkonunda ya da bahçesinde hanımeli olan evlerde herkes mutludur diye düşünürdüm. Bahçesinde ebruli hanımeli açan bir eve yanaşmayan Nazım Hikmet'i okumama ve dayımların boşanmasına daha epey zaman vardı. Ergen ruhum henüz romantizme açıktı. O yeşil boyalı, hanımelli, iki katlı ev artık yok, yerinde betebeli çirkin bir apartman yükseliyor, dayımsa kim olduğunu bile hatırlamıyor, hayat bazen çok acımasız.
Neyse ki kızkardeşler, keyifli cafeler, kuğular, ağaçlar ve akşam gelmesi beklenen çocuklar var. Bugünlük bu kadar olsun, bayram günleriniz neşeli geçsin.
öncelikle iyi bayramlar, tadıyla adı bir olsun diyelim..
YanıtlaSilhanimeli sevdası benim için de ağır basar..ve bir de filbahri çiçeği..o nasıl mutlu bir koku :))
çiçek gibi güzel olsun günümüz..
sevgiler..
Çok teşekkürler, dedğiniz gibi olsun inşallah. Filbahri ile çok geç tanıştım ama hanımeli her daim en sevdiklerimden oldu. Bütün günlerimiz çiçek gibi olsun, sevgiler...
SilHanımeline ben de bayılırım. İçindeki balı emdiğimiz zamanlar gittikçe uzaklaşıyor ama o yılların güzelliği hâlâ çok taze. Akşam saat on olduğunda hanımeli, yasemin, mor salkım gibi bitkilerin kokusu büyü tozu gibi etrafa yayılır ya o yüzden de çok severim onları. Bir de evdeki mum çiçeğimi... Tam film izlerken sanki biri odaya koku sıkmış gibi nefis bir rayiha ile doldurmuyor mu salonu? Bayılıyorum.
YanıtlaSilKucak dolusu çiçekler kadar güzel bir bayram olsun. Sevgiler :)
Yasemin pek Ankara bitkisi değildi çocukluğumda ama dediğiniz gibi hanımelinin balını emmek ve akşam sefası tohumu toplamak başlıca çocuklu uğraşlarıydı. Bir de pisipisi otunun kılçıklarını koparmadan soymaya çalışırdık. Eğer başarabilirsek dilek tutup yastık altına koyardık. Ah çocukluk...
SilHanımelini ben de çok severim. Çocukken dibindeki balı emerdik. Yasemin kokusuna da bayılırım ama onu nispeten geç öğrendim. Benim gezindiğim coğrafyalarda pek yoktular. Bir kez de buradan, iyi bayramlar! Olabildiğince...
YanıtlaSilBal emme gelenekselmiş demek :) Ben de yasemini Antalya'da tanıdım, Ankara'da pek bilinen bir tür değildi. O zaman aynı dileklerle ben de olabildiğince diyorum, sevgiler...
SilMutlu sağlıklı güzel bayramlar dilerim. Bloglarda okuyunca ben de hanımelinin azaldığını farkettim yürüyüş yaparken Yasemin dolu her yer ama hanımeli çocukluğumuz gençliğimiz. Hülya
YanıtlaSil'Neyse ki kızkardeşler, kuğular ağaçlar akşam beklenen çocuklar var' bu son şartınıza kalbimi bırakıyorum..Huzurlu keyifli mis kokulu bayramlar
YanıtlaSil