Sayfalar

26 Mayıs 2025 Pazartesi

HOŞ BULDUM / 26 MAYIS

Efendim, tahmin edeceğiniz üzere ferahlık olsun diye tebdil-i mekan yapıp Ankara'ya geldik. Öncesi de, sonrası da hayli yorucuydu, hâlâ dinlenebilmiş değilim. Yolculuk günü sabahın 4'ünde, saatin alarmına fırsat vermeden Kocam Bey tarafından uyandırıldım. Zaten toplamda 2 saat uyumuştum, mecburen kalktım. Son toparlanmaları yapıp yola çıktığımızda saat 5'ti. Sütçü beygiri modunda ara ara ayakta uyudum. Bucak civarında yol kenarında açmış gelincikleri görünce uykuya kış dedim. Arabadan inip birkaç poz fotoğraf çektim.


Günler süren yorgunluktan kaynaklı varis ağrılarım, uzun süre oturunca protezden kaynaklı diz ağrılarım ve ben eksik mi kalayım diyerek kendini gösteren huzursuz bacak sendromum elele tutuşup şişmiş ayaklarımın üstünde horon teptiler. Uzun zamandır yaptığım en tatsız yolculuk oldu desem yalan olmaz. Hava da inadına sıcaktı. Afyon'a yanaşırken son geçişimizde "Bir daha gelmeyelim buraya, kalite iyice düşmüş" dediğimiz için yine İkbal'de mola verdik. Adetimizdir, bir daha gelmeyelim dediğimiz yere mutlaka yine gideriz 😂 Arabadan inmeseydim mefta olacaktım, gözüm İkbal Mikbal görmedi. Çay içip birimiz tost, birimiz sigara böreği lüplettik, depoyu fulletip yola devam ettik. Geçtiğimiz en küçük ilçe bile betona kesmiş, yıllar sonra tarih kitapları bu içinde bulunduğumuz dönemi "Beton Devri" olarak adlandıracak sanırım.

Ankara'ya gelmeden yine adetimiz üzere Muhteşem Tesisleri'ne uğradık. Masalara gölge yapan güzelim salkım söğüdü üzerine kuşlar konup ortamı gübreliyor bahanesiyle kestiklerinden bu yana o tesise de gıcığım ama arka tarafında leylak ağaçları var onların hatırına itiraz etmiyorum. Lakin tek bir dal leylak kalmamış üzerlerinde, geçmiş zamanları, üzüntü ve muz kabuğu 😒 (Kim hatırlar bu sözcükleri?) Kocam Bey çaylanırken araba yıkandı, ben de satış mağazasını teftiş ettim, baktım fırından yeni çıkmış ekşi mayalı tam buğday ekmekler var, kendimize ve aile efradına kaptım birer adet. 

Başkentimize çirkin kapısından giriş yaptığımızda saat 13.00 idi. Yüklerimizi yukarı çıkardık. Niyetim hiçbir şey yapmadan bir süre yatmaktı ama içime sinmedi, mutfakta detaylı bir temizlik yapıp buzdolabını çalıştırdım. Odaları süpürüp ayak altını sildikten sonra da biraz dinlenmeyi hak ettim. Ertesi gün kız kardeş ve çocuklar geldi, hasret giderdik.

Ve gelir gelmez ağrıyan ayak bileğimi ciddiye almadan kendimi sanata verdim. Akün Sahnesi'nde İzmir Devlet Tiyatrosu'ndan bir ekibin "Anahtar" isimli oyununu izledim. Hem oyun, hem oyuncular oldukça iyiydi.


Oyunun başlamasını beklerken Akün anılarım canlandı. Malum önceleri sinema idi orası. Hatta açılışını "Hababam Sınıfı" ile yapmıştı. Kapının önünde sekiz çizen bir kuyrukta bekleyerek restore edilmiş "Rüzgar Gibi Geçti" filmini de orada izlemiştik. "Dersu Uzela", "Skandal", yenilerde çekilen "Society of The Snow"un ilk versiyonu "Hayatta Kalmak" ve adını hatırlayamadığım pek çok filmi izlediğim güzelim sinema. Son izlediğim film ise Jo rolünü Wynona Rider'ın oynadığı "Küçük Kadınlar" olmuştu. Akün'ün arka tarafında ise Çağdaş Sahne vardı, kimi zaman tiyatro, kimi zaman sinema salonu olarak kullanılırdı. Orada izlediğim filmlerden aklımda en net kalan film "Bedrana" idi. Şimdilerde "Şinasi Sahnesi" olarak Devlet Tiyatroları'na bağlandı o da. 

Tiyatro çıkışı eve yürüyerek döndüm ama yarı yolda sağanağa yakalandım, neyse ki bir çantacının vitrinine bakıyordum ve orada bekledim dinene kadar. Sonrasında güneş açtı ve ortalığı toprak kokusu sardı. 

Yeni başlayan haftanın güzel geçmesi dileğiyle kalın sağlıcakla...

16 yorum:

  1. Öyle üzüntü dolu ki her taraf bizim gibiler için. Nereye baksam insan hoyratlığıyla
    bozulmuş, talan edilmiş şey görüyorum. İnsanların canı istediği için bir şeyleri
    kesmesine sinir oluyorum. zaten her yer çirkinlikten geçilmiyor. Alıp ne varsa
    yokedin de toptan kurtulun!
    Akün sinemaydı , giderdik biz de. Ankaraya son gelişimde nasıl şaşırmıştım,
    beton yığını olmuştu. Çok şey değişmişti ne yazık ki..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sorma canım, anılarında güzel izler bırakan yerler ya harap ya yok olmuş, üstüne beton dikilmiş. Akün'ü neyse ki tiyatroya çevirerek kurtardık ama gönlüm sinema olarak kalmasından yanaydı.

      Sil
  2. Her yer beton artık Hocam yeşillik bırakmıyoruz hoşgeldiniz. Hülya

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sorma Hülya Hanım, nereye baksanız gri. Hoş ve yorgun geldik :)

      Sil
  3. Hoş gittiniz. :)) Çağrımı yaptım, davetimi yayınladım, yarın itibarıyla iki günde bir birlikte yazmaya bekliyorum, amin. :) Özleşmedik mi? Çok sevgiler..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bugün İkide Bir'in ilk yazısını yazacağım ama akşama, gün içinde olanları da ekleyeyim. Özleşmez olur muyuz, benden de çok sevgiler...

      Sil
  4. Yol ve yerleşme bitmiş. Zoru geride kalmış. Gerisi keyifle geçsin.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ah sormayın sevgili Tuğba gerçekten çok yordu, neyse çoğu gitti azı kaldı diyelim. Sevgiler

      Sil
  5. Güzel bir Ankara yazı diliyorum Leylakcığım, sağlıklı günlerde. <3

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sağol Ekmekçim, belki birkaç günü de birlikte geçer ne dersin?

      Sil
  6. hoş gitmişsiniz öğretmenim. bu arada "üzüntü ve muz kabuğu" ne çok kullandığım tamlamalardan biridir, pek severim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok zor gittim aslında da gidince hoş oluyor işte :) Üzüntü ve muz kabuğu sevilmez mi hiç :)

      Sil
  7. Üzüntü ve muz kabuğu ve Bedrana beni benden aldı, Beton Devri'ne de bayıldım, çok yaşayın siz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yaa İncegül Hanım, sen nerelerdesin? An itibarıyle keşfettim kimliğini, biz seni İngcegül diye bildik yahu :) Çok sevindim, bir de tekrar yazsan kimbilir ne kadar daha çok sevinirim.

      Sil
  8. Hoş geldiniiiiiz.. Üzüntü ve Muz kabuğunu bilmeyenin bloglarda işi ne :)))) Çok iddialı mı oldu? :P
    Bu sizin İkbal'in bir versiyonu da Bursa-İzmir arasındaki Yasa tesisleri. Bir giren pişman bir girmeyen. Geçen sefer inat ettim sırf girmemek için otobandan çıktım, eski yol üzerinde aslında asıl susurluk tostunu yapan ufacık bir dükkan vardır, ona gittim. Şahane doyurduk midemizi, sonra otobana çıkışta radara girmişim, babam söylendi durdu :)))) Baya pahalı bir yemek molası oldu ama değdi yine de o kalabalıklardan kaçmak adına..
    O kavaklı benzin istasyonu bir de Eskişehir Ankara arasında yok muydu? Çocukluğumun yol anılarından.... Yok tabii ki artık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hoş bulduuuk :) Üzüntü ve muz kabuğu bilinmez mi? Çocuk olanlar ve çocuğu olanların bilmemesi mümkün değil :)
      Ya bu önceden güzel hizmet veren restoranlar ya fiyatları arşa çıkarıyor ya da kaliteyi düşürüyor, hiç istikrar yok. Kocam ana yoldan çıkmaya üşendiği için, bir de sabahın seherinde çıkınca her yer kapalı olduğu için mecburen dönüp dolaşıp yine oraya gidiyoruz.
      Senin dediğin yerse şayet hala duruyor, muhtemelen aynı yerden bahsediyoruz, Sivrihisar'ı biraz geçince sağda, haliyle Eskişehir-Ankara arasında. Bizim uğrayıp ekmek aldığımız yer işte...

      Sil