Hani 40 yıldır görüşmediğim arkadaşım gelecek demiştim ya, geldi. Sanki araya kocaman 40 yıl girmemiş gibi kaldığımız yerden aynen devam etmekteyiz. Bu sabah sıkı bir kahvaltının ardından ayaklarımızın bizi götürdüğü yerlere doğru yola çıktık.
İlk gözüme çarpan manzara yukarıdaki oldu. Bir demet güzelim leylağı çöp konteynerinin dibini bırakıvermişler. Onları oraya atanı elime bir geçirsem kafasını çöpün içine acımadan sokardım.
Ne yazık ki güzelim leylakları orada bırakmak zorunda kaldım, sinirimi Yat Limanı'na karşı sodamı yudumlayarak yatıştırdım :)
Fenerbahçe bayrağı her yerde, yakışır şampiyona...
Bindiğimiz otobüs bizi Lara plajına kadar götürdü. Millet haldır haldır denize giriyordu vallah, imrenmedim. Zira deniz hayli dalgalıydı. Ayrıca ben yerli karpuz kabuğu denize düşmeden ayağımı bile sokmam, hatta bazen düşünce dahi sokmam. Denize bakıp "seni uzaktan sevmek aşkların en güzeli" şarkısını söylerim. Ve fekat Lara Plajı'na uzun yıllardır gelmemiştim, hasret gidermek iyi oldu.
Lara dönüşü Şelale Parkı girişinde, Düden Çayı kıyısına konmuş masalara yerleşip su şırıltısı, ağaçların hışırtısı ve rüzgarın ılık esintisi eşliğinde çaylarımızı yudumladık. On numara, beş yıldız bir eylem oldu.
Buraya kadar gelmişken şelaleyi görmeden gitsek hatırı kalırdı, gidip bir selam çaktık, memnun oldu.
E artık yorulmuştuk ve acıkmıştık. Piyazcı Ahmet'e doğru müteveccihen yola düşüp buraya fotoğrafını koymaktan imtina ettiğim Antalya usulu tahinli piyaz ve şiş köfte ile midemize bayram ettirdik. Bu güzel günü de böylece sonlandırmış olduk. Yarın günübirlik bir Gazipaşa yolculuğu yapacağız ve yine çok eski bir arkadaşı ziyaret edeceğiz.
Unutmadan, bu fotoğraf Pazartesi günkü 50. Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turu'nun Alanya-Kemer etabından, 100. Yıl Caddesi geçişi. Üst geçit üstüne tüneyerek kendim bizzat çektim efenim, sizi de mahrum etmek istemedim. Bu fedakarlığımı da unutmayın, kalın sağlıcakla...