Biz ne desek o bildiğini okur ama yine de bir umut işte. Yeni yıl sağlık, huzur, barış, adalet, hoşgörü, sevgi, saygı, neşe, kahkaha getirsin. Kutlu olsun, hoş gelsin...
Sayfalar
▼
31 Aralık 2012 Pazartesi
MUTLU YILLAR
Biz ne desek o bildiğini okur ama yine de bir umut işte. Yeni yıl sağlık, huzur, barış, adalet, hoşgörü, sevgi, saygı, neşe, kahkaha getirsin. Kutlu olsun, hoş gelsin...
30 Aralık 2012 Pazar
"SON"LAR
"En"lerden sonra "Son"lar:
2012'yi sonlamaya bir kala yeni yılın benzer güzellikleri getirmesini diliyorum. Şimdi yılın son brokoli salatasını yapmak için marş marş mutfağa...
-Yılın son etkinliği dün gece gerçekleşti; Antalya Devlet Opera ve Balesi'nin sahnesinde "Yeni Yıl Konseri"ni izledik. Hem göze, hem kulağa hitabeden çok güzel bir dinleti oldu. 2013'de de benzeri dinletileri bekliyoruz. İlgililere duyurulur.
-Yılın son filmini az evvel izledim, şu an sersem gibiyim: Michael Haneke'den "Aşk". Tartışmasız yılın en iyi ve en etkileyici filmlerinden biriydi. Allak bullak oldum; geçmiş, gelecek ve şu an hepsi birbirine geçip içime oturdu.
-Yılın son kitabı David Whitehouse'dan "Yatak" oldu. Karizmatik ve akıllı bir gencin 25.yaş gününde yatağa girip bir daha çıkmama kararı alması ve bunun sonucu 600 kiloya ulaşması süreci ve bu süreçte yaşananlar erkek kardeşinin gözünden anlatılıyor. Güzel ve ilginç bir kitaptı.
29 Aralık 2012 Cumartesi
DÖKÜM
Artık gelenekselleşen portakallı-kahveli yeni yıl içeceğimizi dün açıp süzdüm ve ilk yudumu başta Beste olmak üzere tüm dostların sağlığına içtim. Gerisi barış ve huzur, ondan gayrısı boş...
Madem geleneksellikten bahsettim o zaman küçük bir döküm yapmanın da zamanıdır. 2012 kişisel anlamda sakin geçen bir yıldı. En güzel yanı bende ve yakın çevremde ciddi bir sağlık problemi yaşamamak oldu. Sanatsal ve kültürel açıdan neredeyse zirve yaptığım bir sene idi; sinema, tiyatro, konser ve cümle etkinliklere doydum diyebilirim. Rekor sayım 120'ye ulaşamasam da oldukça fazla kitap okudum, bir Ege seyahati gerçekleştirdim, uzun yıllardır görmediğim dostlarla görüşme ve keyifli vakit geçirme şansını yakaladım. Yeni dostlar edindim ve küçük de olsa katkıda bulunduğum bir kitabın sahibi oldum: "İmza: Kızın". İnsanın beklentileri abartılı boyutlara ulaşmamışsa daha ne ister ki yaşamdan. Başta sağlık ve barış olmak üzere benzer hoşlukları 2013'den de bekliyor, hepinize mutlu bir yıl dileyerek 2012'nin kişisel "en"lerine geçiyorum:
-Kitap: Lizbon'a Gece Treni/Pascal Mercier
-Film (Yabancı) : Kapı/Istvan Szabo
-Film (Yerli) : Küf/Ali Aydın
-Tiyatro (Yerli): Benerci Kendini Niçin Öldürdü/İstanbul Devlet Tiyatrosu
-Tiyatro (Yabancı): Frida/Romanya Deva's Art Tiyatro
-Bale: Don Kişot/Antalya Devlet Opera ve Balesi
-Konser: Latin Senfoni/Emir Ersoy ve ekibi
Göksel Baktagir-Komşu konseri
Anastasias Pappas konseri
-Sergi: Selmanur Aktaş "Safyürek" resim sergisi
-Gezi: Elmalı-Ormana "Kardelen Festivali" gezisi
-Etkinlik: Antalya TÜYAP Kitap Fuarı
Haydi bakalım, sizin kişisel "en"leriniz nelerdi görelim...
26 Aralık 2012 Çarşamba
TURNALAR
Bugün Noel Baba kargo görevlisi kılığına girip akşama kadar bizim eve paket taşıdı. Noel Baba'nın torbasına o güzellikleri koyan tüm dostlara kucak dolusu teşekkürler, sevgiler. Yukarıdaki turnalarsa "sağlık", "barış" ve "dostluk" umuduyla uçarak geldiler. Katlayan minik elleri öper ve bir turna haikusu söyler giderim:
"Niçin sevginin adı sevgi
Yoksa bir turna kuşu
Elini sana mı verdi?"
Erdal Ceyhan
25 Aralık 2012 Salı
POSTA!...
Yılbaşına kadar bu görüntülerle bayacağım sizi, ne yapalım senede bir defa oluyor. Hem Atalet kardeşimle ben seviyoruz böyle allı morlu, parlak simli :)
Efendim kartlarım yavaş yavaş kapımı çalmaya başladılar. Dün tam apartmandan çıkarken postacıyla burun buruna geldim. ağzında emzik gibi tuttuğu sigarasının pofur dumanlarını suratıma suratıma üfleyerek, en nemrut yüz ifadesiyle şöyle buyurdu: "Size bu özel günlerde çok posta geliyor. Haydi normal gelenleri kutuya atıyorum (yalan, ya tüm apartmanınkini topluca posta kutularının üstüne bırakıyor, ya da kapı altından fırlatıyor) ama imzalı gelenleri ne yapacam?" "E, zili çalacaksınız, ben kapıyı açacağım, imzalatıp teslim edeceksiniz". Bir duman daha savurup "Ya evde yoksan?" diyerek siz'den sen'e dikey bir geçiş yaptı ve ben otomatik olarak şarkının melodisini kafamdaki müzik setinde çalmaya başladım: "Ya evde yoksaaaaan". "Yok mu bırakacağım başka bir yer" diye devam etti ikinci dumanı püflerken. "İhbar bırakırsam ta PTT Merkeze gidersin". Aniden gözlerim doldu, çok hislendim. Nemrut postacı beni düşünüyordu, taa merkezlere gitmemi istemiyordu. Burnumu çekerekten dedim ki: "Karşı komşuya bırak". Sonra gözyaşlarımı silip elime tutuşturduğu bir tutam zarfı çantama koydum ve sevinçten "Singing in the Rain" filmindeki Fred Astaire gibi şarkı söyleyip topuklarımı birbirine çarparak dışarı attım kendimi, ilk gördüğüm elektrik direğinin etrafında da bir tur döndüm yine Fred Astaire'e öykünerek:)
Zarflardan çıkan dostlar şöyledir: Fotoğraftaki şirin kardan adamların sahibi Fermina Daza, saksafoncu kardan adamıyla Mino, kucaklamak için kollarını açmış kardan adamıyla Judy, müzisyen Noel Baba'larıyla Hazan, yılbaşı alışverişine çıkmış grubuyla Fıstıklı Tombi, kar altında kızak kayan çocuklarıyla Belçika'dan Yasemen, papyonlu, fesli tavşanıyla Zeynep, eski İstanbul manzarasıyla Yağız oğlanın annesi ve gül dalıyla Elif; hepinize çok teşekkür ediyorum, günüme güzellik kattınız. Taşsın dökülmesin, artsın eksilmesin diyor sevgiler yolluyorum...
24 Aralık 2012 Pazartesi
KOKİNA
Uzun aramalardan sonra kokina da bulunduğuna göre artık yeni yıl gelebilir. Herhangi bir engel kalmadı şükür:)
21 Aralık 2012 Cuma
KIYAMET DEĞİL TURUNÇ GÜNÜ
Dün alışverişe gittim, çorap almak için girdiğim Penti'de kasanın yanındaki renkli kurdeleleri görünce merak ettim. Ne olduğunu sorduğum görevli, dışarda bir dilek ağaçları olduğunu, dileğimin renginde kurdele bağlayabileceğimi söyledi. İnanmasam da bu tarz atraksiyonlara bayıldığım için en mütevazısından iki dilek seçtim (iş-çocuklar için, sağlık-hepimiz için), götürüp bağladım. Aşk, para, eğitimi başkalarına, kurdeleleri alırken farketmediğim barışı diğer bağlayanların himmetine bıraktım. Umudumuz bunlara kaldıysa hapı yuttuk yutmasına da ağaç da rengarenk pek güzel görünüyor. Hem ne malum, ya tutarsa...
Kar sıkıntısı yaşayanlardan özür dileyerek söyleyeyim ki şu anda pencereden giren güneşle kedi moduna geçmiş durumdayım. Sabah sıktığım 15 kilo kadar turuncun suyu ekşiye dönüşmek üzere ocakta kaynarken evi mis kokulara boğuyor. Bir miktar portakal da dilimlenip suya ıslanarak dolaba yerleşti, akşam reçel olmak üzere ilk kaynamasını gerçekleştirecek. Kısacası ne kıyamet ne Marduk, benim için bugün turuncu bir gün. Elimde kahvem keyif yapıyorum. Bir de üst kattaki öğrenci çocuklara yemek taşıyan komiler ikide bir bizim zile basıp yüreğimi hoplatmasalar iyi olacak. Farkettiyseniz yeni bir üst kat komşumuz oldu, en az diğerleri kadar gürültülü, en az diğerleri kadar sakınmasız. Ben bir yerden beddua almışım galiba üst kat komşuları konusunda, gelen gideni aratıyor her seferinde. Yüklü miktarda genç taşındı bu defa yukarıya ve bir nevi biyonik yaratık olduklarını düşünüyorum, zira sabaha kadar oturup gündüz de okula gidiyorlar. Ne zaman uyudukları meçhul. O kadar yüksek sesle konuşuyorlar ki geceleri bazen uyanıp TV açık kalmış diye kapatmaya gidiyorum. Geçen gün dayanamayıp pencereden seslendim, havalar henüz soğumamıştı ve camları açıktı. Ben seslenince hemen kapattılar pencereyi ve "özür dileriz teyze" dediler. Gürültü ettikleri yetmiyormuş gibi bir de "Teyze" dediler terbiyesizler, daha çok kızdım :) Yine de bunlara kıyamıyorum öğrenci oldukları için, gençlik ne de olsa. Geçen gün aşure bile götürdüm, yiyip daha çok tepinsinler tepemde diye :)
Yeni yıl ruhu yavaş yavaş bünyeye yerleşiyor. Tarçınlı-zencefilli yeni yıl kurabiyeleri pişirdim, turunçlara karanfil batırıp ağacın altına yerleştirdim. Likörüm süzülmek için gün sayıyor, kartlarım gelmeye başladı bile. Bir tek kokina bulamadım, kokinasız yılbaşı eksik gelir bana. Bakalım arama faaliyetlerini sürdürüyorum belki bir yerlerde gözüme ilişir.
Bunun dışında David Whitehouse isimli bir yazarın "Yatak" adlı romanını okuyorum. Üçte birini bitirdim ve çok hoşuma giderek okuyorum. 25 yaşında bir daha yataktan çıkmamaya karar verip yıllar içerisinde 600 kiloya ulaşan bir adamın öyküsü, oldukça ilginç ve sürükleyici. Sanırım bu yılın son kitabı olacak.
Benden bu kadar, gidip turunç suyunun altını kapatayım ve şişelere doldurayım. Bu kış salatalar daha lezzetli olacak. Kalın sağlıcakla...
19 Aralık 2012 Çarşamba
BENİM KİTAPLIĞIM NASIL?
Görsel: Buradan
Hani bunca kitaplık fotosu yayınlamışken benim kitaplığımı da merak eden olursa diye "Bir Kadın" blogunda görücüye çıktı. Görmek isteyenler için link aşağıda:
18 Aralık 2012 Salı
GERİ GELDİM BEN :)
Yaklaşık üç haftayı kitaplar ve kitaplıklar arasında geçirdikten sonra blogumla başbaşa kalabildiğim için mutluyum. Çok güzel bir etkinlik olduğu kanısındayım, devamı yeni yılda, bu amaçla açılacak blogda gelecek inşallah.
Bu yıl ruhumdaki yeni yıl çocuğu biraz tembeldi, epeyce dürtükledikten ve "Haydi, haydi" diye ısrar ettikten sonra uyandı, esasen hâlâ da esnemeye devam ediyor. Kendini canlı hissettiği anlardan birinde yukarıdaki ağaç süslendi, sol yanımdan rengarenk göz kırparak gaza getiriyor. Bu benim için yeni yıl ağacından öte, bir hatırlama ağacı. Dallarından dostlarımın anıları sarkıyor çünkü. Bir dalda Sünter var, ötekinde Lale. Şuşu aşağılardan göz kırpıyor Buğday Tanesi tepeden. Gelen kartlar da etrafında yerini alacak, Fıstıklı Tombi yerleşti bile. Böylece ben yeni yıla kadar tüm dostlarla beraber olacağım.
Siz burada kitaplıkları incelerken ben dolu dolu bir hafta geçirdim. Beethoven'in 9.Senfonisi ile başladım Pazartesi günü, ne kadar güzel olduğunu söylememe gerek yok sanırım. Cuma'ya kadar kartlar doldurdu saatlerimi, sonunda dün birkaç tanesi hariç postalamayı başardım. Cuma günü ani bir kararla sinemaya gidip "Uçuş"u izledim. Bir başyapıt olmasa da sıkılmadan izlenebilen bir filmdi. Cumartesi sırada tiyatro vardı, "Ruhlar Gelirse" isimli eğlenceli bir bulvar komedisi izledik. Asıl şahane etkinlik Pazar akşamı idi; "Göksel Baktagir ve Komşu Konseri".
Beni tanıyanlar Göksel Baktagir müziğini bir ömür bıkmadan dinleyebileceğimi bilir. Koşturarak gittim ve beklediğimin ötesinde güzellikte bir konser dinledim. Dün akşam da bir sanat merkezinde koro eşliğinde çaldığı bir mini dinletiye katıldım, hem kendisiyle tanıştım, hem de şu anda keyifle dinlemekte olduğum bir imzalı CD kaptım:) Bu 2012'nin giderayak bana sunduğu bir hoşluk oldu. Haydi size de bir kıyak yapıp bu son CD'den bir parça dinleteyim; "Hicaz Saz Semaisi/Hazan":
Siz burada kitaplıkları incelerken ben dolu dolu bir hafta geçirdim. Beethoven'in 9.Senfonisi ile başladım Pazartesi günü, ne kadar güzel olduğunu söylememe gerek yok sanırım. Cuma'ya kadar kartlar doldurdu saatlerimi, sonunda dün birkaç tanesi hariç postalamayı başardım. Cuma günü ani bir kararla sinemaya gidip "Uçuş"u izledim. Bir başyapıt olmasa da sıkılmadan izlenebilen bir filmdi. Cumartesi sırada tiyatro vardı, "Ruhlar Gelirse" isimli eğlenceli bir bulvar komedisi izledik. Asıl şahane etkinlik Pazar akşamı idi; "Göksel Baktagir ve Komşu Konseri".
Beni tanıyanlar Göksel Baktagir müziğini bir ömür bıkmadan dinleyebileceğimi bilir. Koşturarak gittim ve beklediğimin ötesinde güzellikte bir konser dinledim. Dün akşam da bir sanat merkezinde koro eşliğinde çaldığı bir mini dinletiye katıldım, hem kendisiyle tanıştım, hem de şu anda keyifle dinlemekte olduğum bir imzalı CD kaptım:) Bu 2012'nin giderayak bana sunduğu bir hoşluk oldu. Haydi size de bir kıyak yapıp bu son CD'den bir parça dinleteyim; "Hicaz Saz Semaisi/Hazan":
Kanun sesiyle yıkansın içiniz...
17 Aralık 2012 Pazartesi
"SİZİN KİTAPLIĞINIZ NASIL?" 32
Ve serinin son kitaplığı uzaklardan geliyor, ta Azerbeycan'dan. "Leylək Xəlifə" blogunun kitaplarını ve kitaplığını görmek istiyorsanız buyrun:
Tıklayın, büyütün, inceleyin. Tüm fotoğraf gönderen arkadaşlara çok teşekkür ediyorum. Yarından itibaren yeni yazılarda buluşmak üzere...
"SİZİN KİTAPLIĞINIZ NASIL?" 31
Sondan bir evvelki kitaplığımızla haftayı açıyoruz. Bu kitaplık çoğunuzun tanıdığı bir bloggere, "Lale'nin Bahçesi"ne ait. Buyrun inceleyin:
Bu kitaplığı bizzat görmüş, test edip onaylamış bulunuyorum. Lakin o iki beyaz el kitap desteği olarak raflara kondu konalı hafiften bir tırsma hali mevcut bende. Ben küçükken böyle el şeklinde bir sabun tutucumuz vardı, ondan da çok korkardım. Laleee, sen korkmuyor musun o ellerden :) Mayolu tombul hatunlara sözüm yok ama, dünya ahret bacım olsunlar, pek tatlılar...
Bir kitaplığımız daha var, "Beni Biraz Böyle Hatırla" blogundan geldi giderayak:
Bu akşam son kitaplığı yayınlayacak ve seriyi bitireceğim. Artık fotoğraf göndermemenizi rica ediyor ve "Sen Dünyaya Gelmeden" filmini izlemek için sinemaya kaçıyorum...
16 Aralık 2012 Pazar
"SİZİN KİTAPLIĞINIZ NASIL?" 30
Akşamın kitaplığı "Düşlerin Rengi" Zeynep'ten. Burada sadece iki parçasını ve okunmamışlar kısmını gördüğünüz kitaplığın devamını yeni açacağımız kitap blogunda göreceksiniz.
Zeynebin sanat kitapları ağırlıklı başka kitaplıkları da var ama dediğim gibi onlar yeni blog için saklandı.
Bunlar da kara kedilerin muhafızlığını yaptığı okunmamışlar yatay kulesi. Her kitap bitiminde yandaki Pinokyo sınava tabii tutuyor okuyanı :)
Siz bunlara bakarken ben kanun sesiyle mestoluyor olacağım. Yarın son kitaplık fotoğraflarında görüşmek üzere...
"SİZİN KİTAPLIĞINIZ NASIL?" 29
Puslu bir Pazar gününden günaydın. Yeni yıl havasına girme vakti geldi diye düşünüyorum ve hâlâ içimde uyuklanan yılbaşı cinini uyandırmak için başından aşağı bir kova su dökmeyi planlıyorum. Şu ağaç ve süsler nerelerdeyse bir çıksın ortaya, belki renkli renkli görünce aşka gelirim. Akşam için müthiş bir planım var, müzik alanındaki Füruzan'ım olan kanun sanatçısı Göksel Baktagir'in konserine gideceğim. Yılbaşı cinini dışarı atarak yer açtığım ruhumu kanun sesiyle dolduracağım. Şimdi gelsin kitaplıklar, yarın elimdeki son fotoğrafları ekleyerek bu etkinliği bitiriyorum ama ben de göndermek isterdim diyenler dert etmesinler. Yılbaşı sonrası sırf bu konuyla ilgili bir blog açmayı düşünüyorum.
İlk kitaplık "Heyyfi"nin. Huzur veren bir ortam, sıcak bir ışıklandırma, bir sürü kitap ve müzik. İnsan daha ne ister...
Benzer bir ortam ve kitaplık da "Nehir İda"dan geldi.
Ve günün son kitaplığı kısa bir süre önce gurbete yolladığımız "Küçük Hala Aynur"dan. Buradan yazılarını özlediğimizi belirtirsek daha sık yazar belki...
Sabahın yemişi üç kitaplık diyor ve ağacımı süslemeye gidiyorum. Fotoğrafları tıklayıp büyütmeyi unutmayın..
Sabahın yemişi üç kitaplık diyor ve ağacımı süslemeye gidiyorum. Fotoğrafları tıklayıp büyütmeyi unutmayın..
15 Aralık 2012 Cumartesi
"SİZİN KİTAPLIĞINIZ NASIL?" 28
Bir Cumartesi gününü daha geride bıraktık. Öğleden sonra tiyatrodaydım. Noel Coward'ın yazdığı, Antalya Devlet Tiyatrosu oyuncularının sahnelediği "Ruhlar Gelirse" isimli oyunu izledim Hoş bir bulvar komedisiydi, memnun ayrıldım bu defa salondan.
Ruhlardan sonra kitaplıklara gelecek olursak ilk sırada "CC Bulletin" blogunun sahibi Çiğdem hanımın kitaplığı var:
İkinci kitaplık Gamze Deryalı'ya ait:
Ve günün son kitaplığı önünde kitap okuyan elma şekeri ile "Pelin Pembesi"nin:
Bugünlük de bu kadar, Güzel bir Pazar gününe uyanmanız dileği ile...
Bugünlük de bu kadar, Güzel bir Pazar gününe uyanmanız dileği ile...
"SİZİN KİTAPLIĞINIZ NASIL?" 27
Bu seri o kadar çok ilgi gördü ki Atalet'in de önerisi ile önümüzdeki günlerde ilginç kitaplıklar ve kitabevleri fotoğrafları ile ilgili yeni bir blog açmak fikri gelişti kafamızda. Bakalım nasıl yaparız...
Bugün iki kitaplık görücüye çıkıyor. İlki Pelin Kılıç'a ait:
İkinci kitaplığımız ise "Cep Aynası"ndan geldi, hayli kapsamlı ve güzel kitapların olduğu bir kitaplık:
E haydi bakalım, sermayeyi yavaş yavaş tüketmekteyiz, yakında iş değişikliğine gideceğiz :)
14 Aralık 2012 Cuma
"SİZİN KİTAPLIĞINIZ NASIL?" 26
Kitaplık serisini yavaş yavaş sonlandırırken huzurlarınıza "Sessiz ve Sonsuz" blogunun kitaplığı geliyor. Oldukça kapsamlı bir kitaplık gördüğünüz gibi:
Ben bugün hiç aklımda yokken bir sinema yapıp geldim. R.Zemeckis'in yönettiği ve başrolünde bir kaptan pilotu canlandıran Denzel Washington'un oynadığı "Uçuş" filmini izledim. Bir başyapıt değildi belki ama sıkılmadan izlenen ve oyunculukları göz dolduran bir filmdi. Güzel ve güneşli bir havada 2 saati geçik sinema salonunda hapis olduğuma pişman olmadım. Zaten salonda da iki kişiydik:)
Hepinize güpgüzel bir hafta sonu diliyorum...
BİR DUYURU VE "SİZİN KİTAPLIĞINIZ NASIL?" 25
Güneş ışınlarının pencereden üzerime doğru pike yaptığı aydınlık bir günden günaydın dostlar. Öncelikle bir duyuru yapacağım. Biliyorsunuz "İmza: Kızın" isimli kollektif kitabımız bir ay kadar önce yayınlandı ve şimdi 4. baskısını yapmakta. Buradan bir kez daha hazırlayan ekibe ve yazan her bir babasının kızına ellerinize sağlık diyor ve benzer bir projenin tanıtımını yapmak istiyorum. Aynı ekip; Selgin GB, Esra Aylin Akalın ve Banu Özkan Tozluyurt bu defa "İmza: Karın" isimli bir kitap hazırlamak üzere harekete geçtiler. Bu kitaptaki mektuplar eşlere hitaben olacak. Ekibin tabiriyle "Nikah cüzdanı şartı yok". Kocanıza, eski kocanıza, sevgilinize, hayat arkadaşınıza, hatta hayalinizdeki erkeğe yazabilirsiniz. İster onsuz yapamayacağınızı anlatırsınız, ister ondan neler çektiğinizi. Aşkınızı ilan etmek de, nefretinizi kusmak da serbest, içinizden ne geliyorsa. Bu kitabın da aynı "İmza: Kızın" gibi sosyal sorumluluk boyutu var. Geliri STET (Sınır Tanımayan Ebeveynler Topluluğu Derneği"ne bağışlanacak. Bu dernek kocasından gün yüzü görmemiş kadınlara ve onların çocuklarına destek veren, maddi ve manevi projeler üreten bir dernek. Şu adresten daha fazla bilgi edinebilirsiniz: "www.stet.org"
"İmza: Karın" projesi için daha fazla bilgi için buraya veya buraya alalım sizi . Haydi bakalım sıvayın kolları...
Sırada "Baykuş Gözüyle" Natali'nin kitaplığı var:
Ve bu da Çiğdem'in kitaplığı, yılbaşı havasına girmiş bile :)
Devamı gelecek sayıda :)
13 Aralık 2012 Perşembe
"SİZİN KİTAPLIĞINIZ NASIL?" 24
Üç kitaplıkla serimizi sürdürelim. İlk olarak "Hayat Bir Dejavu" blogunun kahveli, bisikletli kitaplığını görüyorsunuz.
Sıradakiler "Gökçedeniz" blogunun sahibi Arzu'ya ait:
Ve son kitaplık ta Singapur'dan "A-H"den geliyor. Alt raftaki oyunları oynamak için neredeyse Singapur'a gidecektim ben :)