.

.
.

25 Aralık 2016 Pazar

ANIMSAMALAR


Biraz önce fotoğrafta gördüğünüz mandalinayı yedim. Yediğim sadece bir mandalina değildi, çocukluğumu, ilk gençliğimi, o yılların yılbaşı akşamlarını geri yükledim bünyeye, fabrika ayarlarına döndüm yani. 

Liseyi bitirdiğim yıla kadar Babil Kulesi gibi bir sitede oturduk biz, adeta komünal bir yaşam sürdük. Komşular aileden biri gibiydi, onlarsız etkinlik yapılmazdı. Senelerce her yılbaşı birimizin evinde toplanıldı. Masraflar paylaşıldı, hizmetler paylaşıldı, yemekler paylaşıldı, sofra paylaşıldı. Kimi yıl tavuk, kimi yıl hindi yendi, bazen başka menüler seçildi ama değişmeyen tek bir şey vardı, fotoğraftaki mandalina. Her yıl bol çekirdeği ve mis kokusuyla mutlaka yılbaşı sofralarında yerini alırdı. İçi yenir, yenirken avuca doldurulan çekirdeklere söylenilir, kabukları ise parçalanıp oynanan tombalanın kartlarındaki haneleri kapatmakta kullanılırdı. Ortalığı o doyumsuz koku kaplardı. O zamandan beri ne zaman eve bu cins mandalina girse biri "tombalaa" diye bağıracakmış ve bir yılbaşı kutlamasına katılacakmışız gibi gelir. 

Onlar hanesi giderek yükselen yaşım kadar yılbaşı gördüm haliyle, kimileri hafızamda hiç yer etmedi, kimileriyse hep hatırlanacak. Mandalinalı yılbaşlarının ayrı bir yeri var. Şu fotoğraf mesela, bir yılbaşı gecesi çekilmedi belki ama kadronun bir kısmı burada:


Sağdaki, kucağına iki çocuk sığdırmış, sigarasını külhanca tüttüren Şefika abla. O zamanlar çocuklar sigaradan sakınılmazmış demek ki. Yoksa tüm apartmanın kıymetlisi, fıskiyeli kızkardeşimi sigara dumanına boğmak mı, hafazanallah. Apartmanın gönüllü terzisi, kaş alıcısı, çocuk bakıcısı, aileden ya da komşulardan kimin ihtiyacı varsa kol kanat gericisi. Fedakarlığı boyunu aşsa da cool duruşundan taviz vermeyen bir ketumluk abidesi. Sağ elinde katran kıvamında içtiği çayı. Onların evinde çaydanlığın altı hiç sönmez, sigara dumanı hiç eksik olmazdı. Annem adeta bir prenses, serçe parmağını değilse de işaret parmağını havaya kaldırmış çay bardağını tutarken, sigarası belli belirsiz öteki elinde. O Şefika abla gibi katı bir tiryaki değil, yemek sonrası keyif tüttürmesi, "Ver bi cuğara da içelim" der, sanki bir yasağı çiğniyormuş gibi çekingen bir keyifle içerdi. Kış günlerinde sırtından hiç eksik olmayan yeleği, eteğinin açıklığından görünen dizlerini kapatan battaniyesiyle nereye dalmış acaba? Öndeki cingöz, kızkardeşimin büyük aşkı "Emzi", Şefika ablaların üç numarası. Hem sever hem de daha büyük aşkı olan Şefika abladan fena kıskanırdı, iki dizin paylaşımından belli oluyor zaten. Yıllarca birlikte kutladık yeni yıla girişleri kah bizde kah onlarda, bazen başka komşular da dahil edilerek. Çocukluğumun en naif, tombalalı, at yarışlı, fırdöndülü, simli kartpostalların postacının gülen yüzüyle kapımıza geldiği yılbaşlarıydı. Sonra siyah-beyaz televizyonlar, geceyarısı çıkıp bastonla danseden Nesrin Topkapı, babaların çaktırmadan saate bakışları, şimdikinden daha kaliteli yılbaşı programları. Daha mı güzeldi ne?

Üniversitedeyken evden ayrı ilk yılbaşı, arkadaşlarla toplanıp torba içinde tavuk pişirerek kutladığımız kalabalık ve eğlenceli gece. Evlenip başka bir şehre yerleştiğim yılın ilk yılbaşısı. Bavul dolusu hediyeyle gelen ailem, eve gitmeden okulda öğrencilerle kutlama, aileye kavuşmak için zilin çalmasını sabırsızlıkla bekleyiş, annemin getirip pişirdiği güllaç. Oğlum 5 aylık ve çok yaramaz bir bebekken tüm sülalenin bizim evde toplanması ve benim yılbaşı ertesi ağlayan bir bebek eşliğinde mutfak dolusu bulaşık yıkamam :) Dostlarla girilen sıcak, samimi yılbaşları, çocukların her seferinde program hazırlayıp dakikalarca sunarak bizi bezdirmesi :) Sonra yeni yıla 3 gün kala abim yerine koyduğum ve annemin kıymetlisi dayımın vefatı, hayatımın en berbat yılbaşlarından biri. Annemin dinmeyen gözyaşları, oğlumun bizi biraz gülümsetebilmek için satın alıp getirdiği hediyeler, babamın kendine bir tabak hazırlayıp dayım için içtiği bir kadeh rakı, akşam üstü yolda rastladığım başlarına Noel şapkaları takıp rastladıkları herkese "Yeni yılınız kutlu olsun" diyen üç liseli kızın içimde uyandırdığı hüzünlü sevinç, kimbilir ne sebeple yalnız geçirdiğimiz bir yılbaşında yeni yıla TV karşısında uyuyarak girmemiz. Hepsi anılar çekmecesinin en kıymetli köşesinde saklı. Ömrümüz kaç yılbaşı daha görmeye yeter bilmiyorum ama saçma olduğunu bile bile her seferinde bir umut, bir keyif, bir heves dolar içime. Amaç monoton ve giderek grileşen hayata küçücük de olsa bir renkli parantez açabilmek. Dilerim daha huzurlu zamanlar getirsin yeni yıl, hepimize...

10 yorum:

  1. Çok güzel anılar biriktireceğin bir çok yıl dilerim sana.

    YanıtlaSil
  2. Yeni yılda her şey gönlünce olsun.

    YanıtlaSil
  3. King mandalina koktu evde gece gece. Kök kömürü yanan sobanın üzerinde... Hep bir umut olsun içimizde. Öptüm kocamaan

    YanıtlaSil
  4. Ne kadar güzel yazdın , fotoğraflar hep kıymetli .. güzel ,sağlıklı, mutlu bol kahkahalı bir yıl diliyorum ❤

    YanıtlaSil
  5. Komşularla ortaklaşa milli piyango bileti almalar. Sabah erkenden eve gelen gazetedeki listeye heyecanla uzanan kafalar :)

    YanıtlaSil
  6. Her dönemin farklı bir hayatı var. Şimdikilerin de. Ne yazık ki bizimkiler gibi içten yılbaşıları olmayacak.

    YanıtlaSil
  7. Senin kaleminin bir büyüsü var ve beni direk içine çekiyor. Yeni yılın kutlu olsun, mutlulukla anımsayacağın bir yılbaşı daha eklensin anılarının arasına :)

    YanıtlaSil
  8. yeni yıl mutluluk getirsin size... sevgiler..

    YanıtlaSil
  9. Nice güzel yıllarınız olsun...

    YanıtlaSil