.

.
.

18 Ocak 2016 Pazartesi

SENDROMSUZ PAZARTESİ


10 yılı aşkındır Pazartesi sendromum yok, benim sendromum ezeli ve ebedi Pazar gününedir. Çocukken de nefret ederdim, okurken de, çalışırken de ve halihazırda emekliyken de. Çocukken Pazar günleri deterjan kokusu, annemin "Kalk yorganını sök, ipliği koparma uzun tut" diyen sesi, radyodan yükselen maç uğultusu ve ertesi günkü ödevleri yetiştirme telaşıydı. Okurken bunlara ütülenecek önlükler ya da giysiler, hazırlanılması gereken sınavlar, vizeler ve bu defa TV'deki spor yayınları eklendi. Çalışma hayatında en keyif alınacak günken benim için en sıkıcı olanıydı. Annem tüm pazar günlerini "sizin için saçımı süpürge ediyorum bakın" dercesine gözümüze sokarak temizliğe ve çamaşıra ayırdığı için bir nevi karşı duruş olarak ben ölüyor olsam o günde temizlik ya da benzeri domestik faaliyetler yapmadım ama içim sıkılırdı, ruhum daralırdı. Yine öyleyim, benim için her gün pazar artık ama yine de sevmiyorum o günü, hayat duruyor sanki, rutinim bozuluyor, bir an önce geçsin istiyorum. Dünkü Pazar da sıkıntı üstü sos olarak yağmuru, fırtınası, gökgürültüsü ve şimşeğiyle gelip geçti. "İzlenecek Oscar Adayları" listesinden iki filmi ardarda izleyip-"Room" ve "Brooklyn"-elimdeki kitabı yarıladım. "Napoli Romanları"nın üçüncüsü olan "Terk Edenler ve Kalanlar"ı okuyup arkadaşlık üzerine kafa patlatıyorum. Bazen Lila'yı pataklamak, bazen Lenu'ya "Aptal mısın kızım sen?" demek istiyorum. Ara sıra Lila'ya acıdığım da oluyor ama neyse ki çabuk geçiyor :)


Sabah dünkü fırtınadan sonra yine kapkaranlık bir sabaha uyanacağımı düşünüyordum ama yataktan kalktığımda güneş vardı, lakin batıdaki gri bulutlar güneşin aldatmaca olduğunun habercisi gibi haşmetle Beydağlarına çökmüşlerdi. "Yine kapandık eve" diye söylenerek ufak tefek işleri bitirip Oscar filmlerine döndüm. Önce "Mad Max Fury Road"ı, ardından "Revenant"ı açtım ama onlar beni açmadı. Bilim kurgu en son izlemek isteyeceğim hatta mümkünse hiç izlemeyeceğim film türüdür, tüm muhteşem görüntülerine rağmen "Mad Max"a tahammül edemeyeceğime karar verip vedalaştım. Yine pek hoşlanmadığım macera/gerilim tarzındaki "Revenant"ı ise bir ütü seansına sakladım. Yeni bir film aramayı canım istemedi, kitabıma döndüm. Lila ve Lenu'ya bir süre didiştikten sonra ani bir enerjiyle mutfağa yöneldim. Tüm iç sıkıntımın, ruh daralmamın hıncını sebzelerden çıkardım.  Buharda karnabahar haşladım, turunç suyunda zeytinyağlı-havuçlu kereviz pişirdim, domates soslu spagetti yaptım. Tüm bunları yaparken klasik müziğe ayarlı mutfak radyosundan  Zorba'nın üç değişik yorumunu dinledim. Bu nasıl bir tesadüfse geçen yemek pişirme seansımda da Zorba çalıyordu aynı kanalda.  Yemekler pişerken hızımı alamayıp yeni bir iş aradım ve yorganlara yöneldim. En nefret ettiğim ev işlerinden birini, nevresim değiştirmeyi üstün bir gayretle her iki yorgana da uygulayarak ter içinde hallettim. 21. yüzyıla gelmişiz, teknoloji almış başını gidiyor hala kendi kendini değiştiren nevresim icat olmadı, bilim adamları huuuu, sözüm size...

Bu kadar işten sonra dinlenmeyi hak ettim değil mi, blog yazımı bitireyim Lila ve Lenu'nun yanına ışınlanacağım. Kalın sağlıcakla, nevresim değiştirenleriniz çok olsun...

16 yorum:

  1. Napoli romanları bu aralar okuduğum en iyi seriydi. 4 kitabı çok kısa sürede bitirdim. Siniriniz hiç geçmeyecek bu kızlara maalesef:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 4. kitap yayınlandı mı Türkiye'de? 3. yeni çıktı da o bakımdan sordum. Siz sanırım yabancı dilde okudunuz

      Sil
    2. yok henüz çevriliyor ama yakında çıkar. ben ingilizcesini okudum dayanamadığımdan bloguma da yazdım :)

      Sil
  2. 2bucuk ay sonra evleniyorum ama nevresim geçirmeyi hala bilmiyorum... bildiğim onca şeyin arsında onu bilmiyorum... :)
    pazartesi sendromu kar yağınca olmuyor ve ne kadar da güzel oluyor... salı günü işe gitmek, haftanın ilk işe gitme günü olsa da pazartesi kadar koymuyor...
    hayat zor vesselam, nevresim geçirmekten belli zaten..

    ben de beklerim.

    sevgiler :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili Pınar zamanla öğrenirsiniz ama sever misiniz bilmem :) Sıkıntılı bir iş, basit bir yolu varsa da bilmiyorum galiba, her seferinde söyleniyorum. Bende iş falan kalmadı ama buna rağmen hala pazarları hiiiç sevmem, pazartesiyse emekli olduğumdan beri pek güzel geliyor :) Size şimdiden mutluluklar diliyorum...

      Sil
  3. Pazarlardan Lyon'dayken ben de ölesiye nefret ederdim. Şehir hayalet şehre dönerdi. Herkes arabasına atlar bir yerlere giderdi, ben kalırdım. Ve bir de tek bir market tek bir dükkan bile açmazdı. Neyse ki İstanbul hiç öyle yas havasına bürünmüyor Pazarları. Bir de Lise'ye kadar vardı Pazar sendromu bak sen söyleyince aklıma geldi. O da annem temizlik filan yaptığından değil. Tatilin son günü diye. Bitti işte koskoca haftasonu diye kahrolurdum.
    Nevresim değiştirmek benim için de külfet. Yabancı bir kaynakta okudum, olayı şöyle çözmüş bir kadın (ben hayatta yapmam o başka): nevresimleri üst üste geçiriyor (herhalde altı takımı filan var) sonra değiştireceği zaman, sadece en üsttekini çıkarıp kirliye atıyor, alttan çıkan temiz hesabı. Bana hiç hijyenik gelmedi ama. Konusu gelince söylemek istedim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ay kadının tembelliği zirve yapmış Joecum :) 6 nevresim ne yav, o yorganın altında boğulur insan. Yok kalsın, ben yine zorlana zorlana değiştireyim :)
      Pazara gelince, yok ne yapsam sevemiyorum, yazın bile :)

      Sil
  4. Leylak Dalım,
    Ben bu Lenu ile Lila'nın hikayesini pek beğendim. İkinci kitabın sonlarındayım daha. Vakitsizlik malum. Maymun iştahlı olduğum için her şeyi yapmak istiyorum. Bu durumda da elimde bir sürü yarım iş oluyor. Bu kızlardan hangisine daha çok kızacağıma karar veremiyorum. Yine de Lila'ya ne kadar kızarsam kızayım, kimseye boyun eğmeyen hali hoşuma gidiyor. İtiraf.com :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Her kitap diğerinden daha güzel geliyor bana Özlemcim, 3. yü bitirmek üzereyim, 4 bir an evvel basılsa diyorum :) Lila'ya gelince önce senin gibi düşünüyordum ama fikrim değişiyor, sanki o kızda saf kötülük görüyor gibiyim, ısınamadım bir türlü. Du bakalım ilerleyen sayfalar neler gösterecek :)

      Sil
  5. leylağım,
    Aynı anda ben de radyoda Zorba'yı dinliyordum.
    Kar tatili vardı bizim şehirde, ben de kendime diş çektirme sonrası tatili vermiştim. Kızımla evdeydik, gecikmiş bir yemek saatinde mutfaktaydık. Kızcağız yemek muhabbeti olarak annesinin Zorba'nın kitabı, filmi ve müziği üzerine yaptığı konuşmayı dinlemek zorunda kaldı. :-)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ekmekçim ne güzel bir rastlantı olmuş :) Güzel kızın eminim Zorba üstüne bilgi veren bir annesi olduğu için ne kadar şanslı olduğunun farkındadır, ona sevgilerimi ve sınav için başarı dileklerimi ilet, tabii kendine de :)

      Sil
  6. Merhaba ,
    Kitap hediyesi olan bir çekilişim var. Sizi de beklerim. Sevgilerimle..

    https://www.instagram.com/p/BAttdd5N3UO/?taken-by=kitapci_lady

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkürler, bu tür çekilişler benim ilgimi çekmiyor, size kolaylıklar diliyorum, sevgiler. Blogunuzu ziyarete geleceğim tabii ki :)

      Sil
  7. Leylak Dalım ev işleri nefret listemde ilk üçtedir benim de nevresim değiştirmek. Gerçi ev işlerinin hepsinden nefret ediyorum ama temiz ve düzgün ev seviyorum bu da benim derdim:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sorma Kraliçem sorma, aynı dertten muzdaribim. Ev temiz ve düzgün olmalı ama bu iş kendi kendine olmalı :)

      Sil
  8. Ayy ben de öyleyim. Biri benim yerime yapsa bu işleri ....
    Napoli Hikayeleri nin 2. Kitabını adı ne bu arada ?

    YanıtlaSil